19 Temmuz 2016 Salı

Batı Dünyası Allah'a Yöneliyor








BATI DÜNYASI ALLAH'A

YÖNELİYOR





Ve insanların Allah'ın dinine
dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve
O'ndan mağfiret dile.
Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
(Nasr Suresi, 2-3)







HARUN YAHYA














Şubat 2001


Birinci Baskı: Şubat 2001


ISBN



VURAL YAYINCILIK




Çatalçeşme Sok. Üretmen Han
No: 27/13 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: (0 212) 511 42 30




Baskı: SEÇİL OFSET
100, Yıl Mahallesi MAS-SİT Matbaacılar Sitesi
4. Cadde No: 77 Bağcılar-İstanbul Tel: (0 212) 629 06 15



YAZAR ve ESERLERİ HAKKINDA


Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar, siyasi, imani ve bilimsel konularda pek çok eser vermiştir. Yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını, iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri mevcuttur.
Müstear isim, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki Peygamberin hatıralarına hürmeten isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluşturulmuştur.
Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah'ın mührünün kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimizin de hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında, Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinerek, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı itirazlarını tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'ın mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır.
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, insanlara Kuran'ın tebliğini ulaştırmak ve böylelikle onları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve bazı önemli konuları hatırlatmaktır.
Harun Yahya'nın eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'ya ve Brezilya'ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca gibi hemen her dile çevrilen eserler yurtdışında geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile olmaktadır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu derin farklılığınve faydanın, eserlerdeki hikmetli, akılcı, kolay anlaşılır ve samimi üslubun farkına varmaktadır. Bu eserler süratli etki, kesin netice, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Eserlerin her birinde hiç kimsenin reddedemeyeceği, samimi, açık, ispatlı bir anlatım vardır. Kuşkusuz bu özellikler, Allah'ın nasip ettiği bir hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır.
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda insanların görmediklerini görmelerini sağlayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasının teşviki de elbette önemli bir hizmet olmaktadır.
Ne var ki bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanlara şüphe veren, karmaşa yaratan, hiçbir faydası olmayan eserlerin savunuculuğunu yapanlar da vardır. Bu kişiler Müslümanların içinde bulundukları durumu, çektikleri eziyetleri düşünmelidirler. Dünyada süregelen zulüm ve kargaşalardan kurtulmanın tek yolunun Kuran ahlakının yaşanması ve anlatılması olduğunu da unutmamalıdırlar.  Bilmelidirler ki, yazarın eserleri bu hizmette öncü rol üstlenmiştir ve bu eserler, Allah'ın izniyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa, doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.






OKUYUCUYA

Bu kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır. Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 140 yıldır pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur. Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması uygun görülmüştür.
Belirtilmesi gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm kitaplarında imani konular, Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedir. Allah'ın ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak şekilde açıklanmaktadır.
Bu anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın anlatım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların doğruluğunu inkar edememektedirler.
Bu kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği gibi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından yararlı olacaktır.
Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından da okunmasının teşvik edilmesidir.
Kitapların arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önemli sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda yararlanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır.
Bu eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara rastlayamazsınız.








İÇİNDEKİLER



21. Yüzyıl , Allah'a yönelişin müjdesini vermektedir    

Yeni binyılda dünya liderleri Allah'a yönelişin önemini dile getiriyorlar

Batılı sanatçıların Allah'a yönelişi        

Ünlü şarkıcılar Allah'a yönelişlerini her ortamda dile getiriyorlar          

Batı'da bilim dünyası da Allah'a yönelmiştir     

Sonuç

Evrim Yanılgısı           

Notlar




21. YÜZYIL, ALLAH’A YÖNELİŞİN MÜJDESİNİ

VERMEKTEDİR


Geçen yüzyıl savaşlar, zulümler, toplu katliamlar, ırkçı saldırılarla dolu, soykırımların yaşandığı bir yüzyıldı. Bu belaların sebepleri ise 19. yüzyılda hazırlanmaya başlamıştı. İlkçağlardan beri maddenin mutlak varlık olduğunu iddia eden maddeci düşünce, Darwin'in 19. yüzyılda ortaya attığı evrim teorisiyle güç bulunca, dinsiz ideolojilerde geniş çaplı bir yayılma oldu. Bu ideolojiler bir anda toplumların hayat felsefesi haline geldi.
Materyalist ideolojilerin toplumlarda uygulanmasıyla, zayıfı ezen, devlet kurumuna karşı, aile kavramını hiçe sayan, barış, huzur, kardeşlik tanımayan, sevgi, vefa, saygı gibi manevi değerlerden uzak, sanattan, bilimden zevk almayan nesiller ortaya çıktı. Ahlaki değerleri yok sayan, yalnızca maddeye önem veren bu anlayışın hakim olmasıyla, insanlar adeta ruhsuzlaştırıldı. Allah'ın varlığını ve dini inkar eden bir dünya oluşturmaya çalışan materyalistler, insanlara, hiç kimseye karşı sorumlulukları olmadıkları ve hiç kimsenin hakkını gözetmeden diledikleri gibi yaşayabilecekleri yalanını empoze ettiler.
Bunda da kısmen başarılı oldular ve ortaya dinden tamamen uzak yaşayan ve insani duygulardan uzaklaştırılmış bir nesil çıktı. Darwinist eğitimle yetişen bu nesil, üniversitede hayat felsefesi olarak Darwinizm'in "güçlü olan yaşar, zayıf olan elenir", "hayat bir mücadeledir", "gelişmek için savaşmak gerekir" telkinlerini almış, bu telkinlerle dolu Darwinist kitapları okumuş bireylerden meydana geliyordu. Bunun neticesinde toplumda giderek artan sayıda dinsiz, Allah inancı olmayan, ahirete inanmayan, hesap gününü düşünmeyen insanlar meydana geldi. Üniversitelerde hocalar, siyaset yapan politikacılar, sanatçılar, sporcular, aydınlar, bilimadamları felsefe olarak materyalizmi benimsedikleri için, konuşmaları, fikirleri, ortaya çıkardıkları eserler hep bu dinsizliğin birer ürünü oldu. Bilim adamları yaptıkları keşifleri, yaratılış gerçeği yerine evrim safsatasına bağladı; edebiyatta, sanatta ortaya çıkan her eserin ana fikri materyalizme dayandırıldı; siyasetçiler, üniversite hocaları, aydınlar yaptıkları her konuşmada bu dinsiz felsefeyi övdüler.
İşte 19. yüzyılda filizlenmeye başlayan dinsiz ideolojilerin dünya toplumlarına hakim olmasının sonucunda, 20. yüzyıl belaların ve sıkıntıların çağı olarak tarih sahnesinde yer aldı.
Ancak artık 20. yüzyıl geride kaldı. Şu an 21. yüzyılda; yepyeni bir çağdayız.  Geçtiğimiz yüzyılda materyalist felsefenin, -hangi isimle ortaya çıkarsa çıksın- yıkımdan başka bir şey getirmediğini gören dünya insanları artık Allah'a yöneliyor. Özellikle 20. yüzyılın son dönemlerinde başlayan bu dine ve maneviyata geri dönüş, hızlı bir akımla tüm dünyayı sardı. Allah'a inanan, dua eden, yaratılış delillerini gören, aile, devlet, millet, ahlak gibi kavramlara hak ettikleri gerçek değeri veren toplumlar oluşmaya başladı.
Elbette bunun en büyük nedeni, dinsizlik propagandası yapan faşist ve komünist ideolojilerin oluşturduğu sistemlerin insanlara yaşatmış olduğu yıkım, sefalet, acı ve zulümdür. Özellikle Rusya'da, dinsizliğin doğurduğu felaketlere tüm dünya defalarca şahit olmuştur. Ekonomik bunalım, ahlaki dejenerasyon, açlık... Tüm bunlar Darwinist hezeyanları temel alan komünist Rusya'nın ardında bıraktığı kara tablonun bir parçasıdır. İşte tüm bu yaşananlar dünya insanlarına ders olmuş ve özellikle Batı dünyasında Allah'a yöneliş hız kazanmıştır.
Bu ani dönüş, birçok alanda çarpıcı bir şekilde kendini göstermektedir. Dünyanın önde gelen liderleri, politikacılar, askerler, hukukçular, sanatçılar, sporcular, bilim adamları, aydınlar Allah'a olan inançlarını açıkça ortaya koymaktadırlar. 20. yüzyılın Stalin, Lenin, Hitler, Mussolini gibi dinsiz, kanlı, zalim liderlerinin ve Marx, Engels gibi felsefecilerinin aksine 21. yüzyılın çağdaş liderleri Allah inancının, maneviyatın ve barışın önemini kavramışlardır.
Liderlerin yanısıra sanatçılar, bilimadamları, sporcular, yazarlar, aydınlar artık çalışmalarında, yaptıkları açıklamalarda Allah'ın ismini anarak, Batı'da dine ve maneviyata yönelişin önemini ifade etmektedirler. Son yıllarda düzenlenen ödül törenlerinde sanatçıların büyük çoğunluğu Allah'a olan şükranlarını dile getirmekte, sporcular başarılarının Allah'ın bir lütfu olduğunu belirtmekte, birçok bilimadamı yaratılış gerçeğini kabul etmektedir. Aynı şekilde 21. yüzyıl insanları da bu önemli gerçeğin bilincindedirler. Tüm bu gelişmeler 19. yüzyılda yaygın olarak benimsenen materyalist felsefenin, 21. yüzyılda yerini tekrar Allah inancına, doğruya, barışa, güzel olana bıraktığını göstermektedir.
Bu, Allah'ın insanlara vaadidir:

De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)


ALLAH'A YÖNELİŞİN TOPLUMDAKİ YANSIMALARI

Son yıllarda medyada "Allah'a inanıyorum", "her gece dua ederim, "Allah'a şükretmediğim tek bir günüm bile geçmiyor.", "Allah sizi ve ülkemizi korusun", "Allah'a teşekkür ederim" gibi  başlıklı haberlere çok sık rastlıyoruz. Ancak bu haberlerde üzerinde dikkatle durulması gereken nokta bu sözleri kimlerin söylediğidir. Bu sözlerin sahipleri dünyada milyonlarca kişinin beğeniyle izlediği sanatçılar, gençlerin şarkılarını ezbere bildiği şarkıcılar, insanların maçlarını takip ettiği sporcular veya dünya politikasına yön veren ülkelerin liderleridir. Toplumun önde gelen kişileri, bu sözleriyle tüm dünyada büyük bir hızla yayılan Allah'a yönelişin en somut örneğini sergilemektedirler. Bu insanlar inançlarını dile getirmekten hiç çekinmeden, her fırsatta Allah'a olan sevgilerini ve bağlılıklarını vurgulamaktadırlar. Sanatçılar, kendileriyle yapılan röportajlarda, albümlerinin kapaklarında, çevirdikleri filmlerde, söyledikleri şarkılarda, ödül törenlerinde; politikacılar günlük hayatlarında, konuşmalarında kısacası her fırsatta Allah'a karşı olan bağlılık duygularını anlatmaktadırlar.
İngiltere ve Amerika gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinin başında olan liderler de yaptıkları birçok konuşmada Allah'a yönelişin, manevi değerlerin insanlık açısından öneminin üzerinde durmaktadırlar.
Örneğin dindar kimliğiyle tanınan İngiltere Başbakanı Tony Blair, 2001 yılı Ocak ayında düzenlenen bir toplantıda İslam'daki sosyal adalet kavramının kendisini çok etkilediğini söylemiştir. Ve yine Kuran'da yer alan zekatı örnek vererek yardımlaşmanın toplumlarda yaygınlaşmasını umduğunu dile getirmiştir. Tony Blair'in bu sözleri, tüm dünyada Kuran ahlakına yönelişe büyük bir ihtiyaç olduğu ve bu sürece hızla girildiğini göstermektedir.
İngiltere'nin yanısıra dünyada en çok söz sahibi olan ülkelerden olan Amerika'da da durum farklı değildir. Amerika'nın eski başkanı Bill Clinton, 1997 senesinde inanç özgürlüğüyle ilgili bir genelge yayınlayarak her kesimden insanın huzur ve güvenlik içinde ibadetlerini yerine getirmesine imkan sağlamıştır. Bunun yanısıra İslam dinine olan hayranlığını defalarca dile getirmiş, tüm dünyada barışın sağlanması için insanları Allah'a dua etmeye davet etmiş, Kuran'dan ayetleri örnek vererek insanları dine yönelmeye teşvik etmiştir. Bill Clinton ayrıca, tarihin en büyük buluşlarından biri olan Genom Projesi'nin açıklanmasının ardından tüm dünyaya hitaben yaptığı konuşmasında, "Allah'ın yaşamı yarattığı dili öğreniyoruz'' diyerek başladığı sözlerini "Allah'ın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz'' diyerek tamamlamıştır.1  Clinton, bu sözleriyle tüm dünyada hızla yayılan Allah'a ve yaratılış gerçeğine dönüşü dile getirmiştir. Yine 19 Ocak 2001 tarihinde Amerikan halkına hitaben yaptığı "Veda Konuşması"nı da şu sözlerle noktalamıştır: "Allah sizi korusun, Allah Amerika'yı korusun."
Yeni başkan olan George W. Bush da, başkanlık seçimleri öncesinde Amerika'da devlet okullarında Yaratılış'ın okutulması gerektiğini vurgulamış, dini ve ahlaki eğitime önem verilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
Son olarak Newsweek dergisinin Ocak 2001 sayısındaki bir makalede Meksika'nın yeni başkanı Vicente Fox'un, yaklaşık bir yüzyıldan sonra ülkenin yönetimini ele alan en açık dindar olduğu yazılmıştır. Tüm bunlar artık Batı'nın yeni liderlerinin Allah'a yönelişin önemini kavradıklarını açıkça göstermektedir.
Dünya liderlerinin yanısıra sanat dünyasında da Allah'a dönüşün izleri açıkça görülmektedir. Dünyaca ünlü sinema oyuncularının her biri artık demeçlerinde Allah'a olan inançlarını vurgulamaktadırlar. Örneğin sinema dünyasının önde gelen isimlerinden Oscar ödüllü sinema oyuncusu Denzel Washington, bir röportajında başından geçen bir olay için "bu Allah'ın planı, benim değil", "şu an bulunduğum yere Allah'ın yardımıyla geldim" diyerek Allah'a ve kadere olan inancını ve Allah'a olan güvenini dile getirmiş, ayrıca çocuklarını da Allah inancıyla yetiştirdiğini belirtmiştir.2
Ünlü komedyen Jim Carrey ise bir röportajında sahip olduğu yetenek için Allah'a şükrettiğini açıkça dile getirmiştir.
Bunların yanısıra Arnold Schwarzeneger, Mel Gibson, Sharon Stone, Jean-Claude Van Damme gibi birçok ünlü de yaşadıkları debdebe dolu hayatın geçiciliğini anlayıp, Allah inancına yönelen ünlülerdir.
Sinema oyuncularının Allah'a yönelişlerindeki bu dikkat çekici artışın yanısıra son yıllarda çevrilen Holywood filmlerinde dini temaların işlenmesi de bu açıdan önemlidir. Milyonlarca dolar masraf yapılarak, en son teknoloji kullanılarak çekilen "Armageddon", "End of Days" (Şeytanın Günü), "Resurrection" (Diriliş), "Devil's Advocate" (Şeytanın Avukatı) gibi filmlerde senaryolar Allah inancı, kıyamet günü, melek, şeytan, kader konuları üzerine kurulmuştur.
Sanat dünyasının müzisyen çevresinde son yıllarda yaşanan Allah inancına yönelişin örneklerini görmek mümkündür. Bunu anlamak için her yıl düzenlenen Müzik Ödülleri Törenleri'nden sadece birini takip etmek bile yeterlidir. Grammy, Brits, VH1, MTV Müzik Ödülleri gibi törenlerde ödül alan sanatçıların yüzde doksanı yaptıkları konuşmalarda ilk önce Allah'a teşekkür etmektedirler.
 Örneğin ünlü genç şarkıcı Shakira, 2000 senesinde MTV'nin düzenlediği Müzik Ödülleri Töreni'nde ödülünü aldıktan sonra "bana bu hediyeyi verdiği için Allah'a teşekkür ederim" demiş, yine bir başka ünlü şarkıcı olan Lauryn Hill, 1999 senesinde düzenlenen Grammy Ödül Töreni'nde Allah'a olan inancını dile getirmiştir. Bunların yanısıra ünlü şarkıcı Sinéad O'Connor, "Allah bana yardım etti, bana sesimi... verdi" diyerek, sahip olduğu yeteneğin Allah'ın bir nimeti olduğunu belirtmiştir. Dünyanın en ünlü gitaristlerinden biri olan Carlos Santana da bir ödül töreninde sanatçılara hitaben yaptığı konuşmasında müzik kabiliyetinin Allah'ın verdiği bir yetenek olduğunu milyonlarca insana hatırlatmıştır.
Bir başka dikkat çekici nokta da, hergün televizyonlarda onlarca kere yayınlanan bu şarkıcıların söyledikleri şarkıların sözleridir. Bu sözlerin birçoğunda Allah'a sığınma, Allah'a yalvarma, dua tarzında ifadeler vardır. Bu, çok önemli bir noktadır. Bu şarkıları ezberleyen, sürekli söyleyen her genç aslında Allah'a yalvardığının, Allah'ın ismini andığının farkındadır. Örneğin gençlerin oluşturduğu çok ünlü bir grup olan Boyz II Men, bir şarkılarında sadece Allah'a yalvararak, dua etmektedirler. Bu gençleri seven milyonlarca hayranı da onların Allah'a olan samimi yakınlıklarını kendilerine örnek almaktadır.
Bu şarkıcıların albüm kapakları dikkatlice incelendiğinde Allah'a olan yönelişleri burada da açıkça görülebilir. NSYNC, Backstreet Boys gibi özellikle genç şarkıcılardan oluşan grupların çıkardıkları son albümlerin kapakları çok önemli mesajlar içermektedir. Dünyada milyonlarca genç hayranı olan, her yıl onlarca ödül alan NSYNC grubunun en son çıkardığı "No Strings Attached" adlı albümlerinin kapağında yer alan teşekkür sözleri, özellikle gençlerin Allah'a yönelişinin en büyük delilidir. Bu gençlerden biri olan Chris Kirkpatrick'in Allah'a olan inancını yansıtan sözleri şöyledir:
"Beni koruduğu ve bana verdiği hediyeyle insanlara ulaşma fırsatı verdiği için Allah'a teşekkür ederim. Tüm bunları bana veren Sen'sin ve Sana sonsuz şükürler olsun."


YENİ BİNYILDA DÜNYA LİDERLERİ ALLAH’A YÖNELİŞİN ÖNEMİNİ DİLE GETİRİYOR

Dünyanın önde gelen ülkelerinin liderleri seçim kampanyalarında, başkanlık törenlerinde, çeşitli demeçlerinde Allah'a yönelişin üzerinde durmuşlar ve her fırsatta Allah'ın ismini anmışlardır. Materyalist felsefenin bir ürünü olan inançsızlığın insanlığı savaş, açlık, zulüm, soykırım gibi felaketlere sürüklediğini farkeden bu liderler, artık halklarını Allah inancına ve maneviyata yönelmeye teşvik etmektedirler.
İlerleyen sayfalarda bu kişilerden bazılarının, dindar kimlikleri ile ilgili bilgilere ve kendi sözlerine yer verilmektedir.


BILL CLINTON,
Eski ABD Başkanı
Bill Clinton'ın başkanlığı döneminde dine yöneliş yolunda büyük adımlar atıldı. Örneğin 1996 senesinde ABD tarihinde ilk kez Beyaz Saray'da Müslümanlara iftar yemeği verildi. Yine 1997 yılında Clinton'ın yayınladığı bir genelgeyle inanç hürriyeti konusunda büyük aşamalar kaydedildi.3  Bu gelişmeleri takiben toplumun her alanında insanlar Allah'a olan yönelişlerini açıkça ilan ettiler. Politikacılar, ordu mensupları, bilimadamları, sanatçılar, sporcular kısaca toplumun her kesimi artık Allah'a olan inançlarını açıkça ilan etmektedirler. İşte eski Amerikan başkanı Bill Clinton'ın Allah'ı öven sözlerinden bazı örnekler:

Tarih: 12 Eylül 1998
Konu: Clinton'un Beyaz Saray'da verdiği kahvaltı daveti
"… Dün gece geç saate kadar bugün ne söylemem gerektiği ile ilgili düşünüp, dua ettim… İstediğim gibi bir insan olabilmek için Allah'ın yardımına ihtiyacım var… Bu ülkenin çocukları etkileyici bir şekilde dürüstlüğün önemli olup, bencilliğin yanlış olduğunu öğrenebilirler. Fakat Allah bizi değiştirebilir ve bizi zor anlarda güçlü kılar… Birkaç gün önce Florida'dayken Yahudi bir arkadaşım bana "Pişmanlığın Kapıları" adlı bir yakarış kitabı verdi. Size bu kitaptan bir bölüm okumak istiyorum… "Allah'ım bize duygusuzluktan hissiyata, düşüncesizlikten kararlılığa, kıskançlıktan hoşnutluğa, ilgisizlikten disipline, korkudan imana geçmemizde yardımcı ol. Bizi esirge, Allahım, bizi sana geri döndür."… Allah'a bana temiz bir kalp vermesi, ... imanımla yürümemi sağlaması için yalvarıyorum… Allah sizi korusun.4 

Tarih: 20 Aralık 1998
Konu: Ramazan Kutlaması
"ABD Başkanı Bill Clinton, İslam dinine hayran olduğunu soyledi..."5 

Tarih: 8 Ocak 2000
Konu: Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı
"Oruç tutulan Ramazan ayı, sadece kutsal bir görev anlamına gelmekle kalmayıp, güçlü bir öğretidir ve İslam dininin dünyaya armağanıdır. Ramazan, Müslümanlar'ın yanısıra bütün insanlığa, acı ve yoksulluk çekenlere yardım etmemiz konusundaki yükümlülüğümüzü hatırlatır. Ramazan, daha iyi ve daha insanca bir dünya oluşturmamız için bize bir arada çalışmamız gerektiğini hatırlatır. Bütün inançların saygı gördüğü, ayrı inanç ve etnik kökenlerden gelen insanların birarada uyum içinde yaşayabildiği, farklılıklarımızdan güç ve neşe bulabildiğimiz bir dünyanın ortaya çıkmasını umuyoruz ve bunun için dua ediyoruz. Ortadoğu'da ve dünyanın diğer yerlerinde barışın hakim olacağı, insanların şiddetin gölgesinden kurtularak çocukları için daha iyi bir yaşam oluşturabileceği yeni bir ayın gelmesi için dua ediyoruz.''6 

Tarih: 12 Ocak 2000
Yer: Beyaz Saray
"ABD Başkanı Bill Clinton, Ramazan Bayramı'nın son gününde Beyaz Saray'da bir kutlama düzenleyerek İslam dinine övgüler yağdırdı...  Clinton, törende yaptığı konuşmada, yeryüzündeki her dört kişiden birinin İslam dinine mensup olduğunu belirterek, "Dünyanın İslam dininden öğreneceği çok şey var" diye konuştu. İslamiyetin barıştan yana olduğunu söyleyen Clinton, Kuran'da bu yöndeki ayetlere de işaret ederek, "Bir ayette Allah'ın ulusları ve kabileleri birbirlerini küçümsemeleri için değil, tanımaları için yarattığı anlatılır. Bundan çok etkilendim" dedi. Başkan Clinton, kızı Chelsea'nin de lise yıllarında İslam tarihi üzerine ders aldığını ve bu çerçevede Kuran'ın birçok bölümünü okuduğunu söyledi. "Chelsea, akşam eve geldiğinde eşimle bana İslamiyete ilişkin bilgiler verir ve daha sonra soru sorup bizi sınardı."7 

Tarih: 27 Haziran 2000
Konu: Genom Projesinin Açıklanmasının
Ardından Tüm Dünyaya Hitaben Yapılan Açıklama
"Başkan Clinton, genetik şifrenin çözümünü tarihin en büyük buluşlarından biri olarak tanımladı. Clinton, Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında "Allah'ın yaşamı yarattığı dili öğreniyoruz'' dedi. ... Clinton, "Allah'ın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz'' dedi.8 

Tarih: 28 Aralık 2000
Konu: Ramazan Bayramı Kutlaması
"Bütün Amerikan halkı adına, dünyadaki tüm Müslümanlar'ın Ramazan Bayramı'nı kutlamaktan onur duyuyorum. İster bu ülkede doğmuş, ister Afrika, Ortadoğu, Asya veya Avrupa'dan göç etmiş olsun, Müslümanlar Amerikan toplumunda giderek daha önemli bir unsur haline geliyor. İslam dininin ülkemizde büyümesinden dolayı bütün inançlara mensup Amerikan vatandaşları, Müslümanlar'ın oruç tuttuğu, dua ettiği ve kendilerini Kuran'ın öğretisine adadığı Ramazan ayının önemini daha iyi kavrıyor."9 
"Clinton, bu yıl Müslümanların Ramazan Bayramı, Hıristiyanların Noel'i ve Musevilerin Hanukah Bayramı'nın aynı zamana rastladığını belirterek, hem Kuran, hem İncil, hem de Tevrat'ın bütün inananlara komşularını sevmelerini ve başkalarına iyi davranmalarını emrettiğini, Kuran'ın ise, herkesin ortak bir insanlığı ve onuru paylaştığını anlattığını kaydetti."10 

Tarih: 19 Ocak 2001
Konu: Clinton'ın Başkanlığa Veda Konuşması
"... Allah sizi korusun, Allah Amerika'yı korusun"11  
Bill Clinton döneminde başkan yardımcısı olan ve 2000 senesi Amerikan Başkanlık Seçimlerinde başkan adayı olan Al Gore da, seçimle ilgili mahkemenin kararını açıklamasının ardından yaptığı konuşmasını şu sözlerle bitirmiştir;
"...Allah sizi ve ülkemizi korusun."12 


MADELEINE ALBRIGHT,
Eski ABD Dışişleri Bakanı
2001 yılında ilk kez ABD Dışişleri Bakanlığı'nın resmi internet sayfasında İslam Bölümü açıldı. Bu sayfada Eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın İslam'ın Amerika'daki yükselişiyle ilgili yaptığı açıklamada çarpıcı bilgiler yer almaktadır:
"Geçen sene devletin internet sayfasında "Amerika'da İslam" başlıklı bir bölüm açılmasından memnuniyet duyuyorum. Bunun amacı herkesin İslam'ın Amerikan hayatındaki pozitif gücünü görmesini sağlamak..." 13


GEORGE W. BUSH,
ABD Başkanı
Bill Clinton'ın ardından Amerikan Başkanı seçilen George W. Bush da 2000'li yıllarda Allah'a yönelişte büyük bir artış olacağını izleyeceği politikayla ortaya koymuştur. Başkan Bush, inanca yönelişte önemli bir adım olarak devlet okullarında evrim teorisinin okutulmasını eleştirmiş, gençlere verilecek ahlaki eğitimin önemi üzerinde durmuştur. 21. yüzyılın başındaki Amerikan başkanı George W. Bush'un Allah'a yönelmeye davet eden konuşmalarından bazı örnekler:
 "… Ben her zaman "dindar" bir insandım. Kiliseye düzenli olarak giderdim. Fakat o haftasonu inancım yeni bir anlam kazandı… İsa'nın hayatını severek, hayatın imanın gücünü değiştirebileceğini anladım… Ayrıca duanın gücünü de anladım. Allah'ın yol göstermesi için dua ederim… İmanım bana dikkat ve bakış açısı veriyor. İnsanlığı öğretiyor… İnanç hayatımın önemli bir parçası. İnancımı yaşamamın önemli olduğuna inanıyorum. Bunu gösteriş olarak yapmıyorum. Amerika inanç özgürlüğünden dolayı harika bir ülke… Eğer tüm insani planların üstünde olan kutsal bir plana inanmasaydım yönetici olamazdım… İnancım bana yaşamın Allah'ın bir hediyesi olduğunu öğretiyor. Yaşam Allah tarafından verilmiştir ve Allah tarafından alınır…" 14

Tarih: 4 Ağustos 2000
Konu: George W. Bush'un Başkan Adayı Olarak Seçilmesinin
Ardından Yaptığı Konuşma
Elimi İncil'in üstüne koyduğumda, sadece ülkemizin kanunlarını korumaya yemin etmekle kalmayıp, aynı zamanda seçildiğim makamın şeref ve saygınlığını da koruyacağıma yemin edeceğim. Bu nedenle Allah'ım bana yardımcı ol… Ben yakınlarımızı yargılamayı değil onları sevmeyi öğütleyen Allah'a inanıyorum… Allah bizi korusun. Allah Amerika'yı korusun.15 

Tarih: 20 Ocak 2001
Konu: Başkanlık Devir Töreni
Amerika'nın yeni başkanı George W. Bush başkanlık devir törenindeki konuşması aşağıdaki cümlelerle tamamlamıştır:
"... Ve bazı ihtiyaçlar ve yaralar öylesine derindir ki bunlar ancak bir akıl hocasına veya rahiplerin duasına cevap verirler. Kilise ve hayırseverlik, sinagog ve camiler toplumu insanlığa yöneltmektedirler ve bizim planlarımızda ve kanunlarımızda şerefli bir yere sahip olacaklardır... Allah sizi korusun, Allah Amerika'yı korusun."
Ayrıca bu törende iki ayrı papaz tarafından Allah'a yakarış dolu dualar edilmiştir. Tüm dünyanın canlı yayınla ekranlardan izlediği Amerikan Başkanlık Töreni'nde yapılan bu dualar, batıda Allah inancının artık yoğun bir şekilde yaşandığını gözler önüne sermiştir. Tüm davetlilerin ayakta dinlediği bu duaların içeriği şöyledir:
"Bize barış, öngörülü davranış ve tarafsızlık veren Yüce Allah'ım. Senin kutsal ismini anıyoruz. Bize iman, bağışlanma ve iyilik verdiğin için teşekkürler. Amaç yerine gururu seçtiğimiz, prensipler yerine popülerliği ve ahlak yerine materyalizmi seçmemizden dolayı bizi bağışla. Bizi tüm bunlardan ve diğer şeytani şeylerden koru, günahlarımızı bir daha hiç hatırlanmamak üzere bağışla. Allah'ım, merhametinden dolayı sana şükürler olsun. Sana, her çocuğun öğrenebileceği ve geride öğrenmemiş hiçbir çocuğun kalmayacağı bir imanı verdiğin için teşekkürler. Geride imanı olmayan hiçbir genç de kalmayacak. Tüm liderlerin birlikte oturup, fikir alışverişinde bulunabildiği için teşekkürler. Bu şekilde her Amerikalı'ya nimet veriyorsun. Eşitsizlik duvarlarının yıkılacağı, zenginle fakir arasındaki ayrılığın biteceği ve eğitimliyle eğitimsiz arasındaki çatışmanın sona ereceği inancını bize verdiğin için teşekkürler. Sana tüm yüreğimizle teşekkür ediyoruz. Merhametin üzerimizde olsun... Bu duamızı saygıyla sana sunuyoruz. Bu duamızı tüm amin diyenler için kabul et."
 "... Allah en büyüktür ve en büyük zaferler onun elindedir. Onun büyüklüğü ve elindeki güçler sayesinde gökyüzündeki ve dünyadaki herşey onundur. O herşeyin sahibidir ve herşey ondan gelir. O herşeyin kurucusu ve yöneticisidir. Yüceltme gücü onun elindedir."16 
Başkan Bush'un seçimlerden önce Allah'a olan inancıyla ilgili yaptığı konuşmalardan bazı örnekler şöyledir:
"... Ben kimin cennete gideceğine Allah'ın karar vereceğine inanıyorum..."17 
"Cumhuriyetçi adaylar Bush'a en takdir ettiği politik liderin kim olduğunu sorduklarında şu cevabı verdi: "İsa, çünkü O, benim kalbimi değiştirdi... İnsan, kalbini ve hayatını İsa'ya yönelttiğinde ve İsa'yı kurtarıcı olarak kabul ettiğinde, bu kalbini değiştirir. Hayatınızı değiştirir. Ve işte bana olan da bu."18 

Tarih: 11 Ağustos 1999
İnternette yayınlanan bir makalede George W. Bush'un
okullarda dini eğitimle ilgili düşünceleri şöyle belirtilmiştir:
Gorham'daki başkanlık kampanyası sırasında başkan adayı George W. Bush önemli bir konuşma yaptı. Bush, karakter eğitiminin hatta dini eğitimin Amerikan devlet okullarında daha geniş çaplı olması gerektiği yönünde görüşlerini belirtti.19 

5 Kasım 1999'da New York Post'ta başkanın görüşleriyle ilgili
yazılanlar ise şöyledir:
"Sınıfta Allah'ı öğretmek... George W. Bush, okullar, çocuklara evrimin yanısıra dünyayı Allah'ın yarattığı şeklindeki İncil inancını da vermelidir. "Çocukların dünyanın nasıl oluşmuş olabileceği ile ilgili farklı yorumları öğrenmesi konusunda bir sorunum yok" şeklinde konuştu Bush... Yerel okullar müfredatlarında yaratılış ve evrime yer vermeliler."20 

29 Ekim 2000 New York Times'ta çıkan bir yazıda şu satırlar
yeralmaktadır:
"Bay Bush... evrime inanmıyor."21  

Tarih: 30 Ocak 2001
Konu: Beyaz Saray'da "İnanç Temelli Toplum Girişimi" adı altında bir ofis oluşturulması
Başkan Bush, Amerika'da dini ve ahlaki eğitime verdiği önemi dini kuruluşlara yüksek miktarda özel fon ayrılması için başlattığı girişimle göstermektedir.
"Dün Kongre'ye bir öneri sunan Bush, Kilise ile devlet arasında işbirliği çağrısında bulundu. Dini kurumlara hükümet fonu aktarılmasını isteyen öneriye göre, Bush Beyaz Saray'da "İnanç Temelli Toplum Girişimi" adlı bir ofis kuracak. Bu ofis, federal hükümet ve dini kuruluşlar arasında işbirliği sağlayacak."22 

Tarih: 1 Şubat 2001
Konu: Ulusal Dua Kahvaltısı'nda Başkan Bush'un yaptığı
konuşma
Başkan Bush, her yıl düzenlenen Ulusal Dua Kahvaltısı'nda inancının hayatının her yönünü etkilediğini ve derin dini inançlarını ortaya koymasının ulusun başkentine yeni bir anlayış getireceğini belirtti... Bush konuşmasında "geçmişimizin ne olduğu önemli değil, dua ederken, evrensel birşeyi paylaşıyoruz: Bizi yaratanla konuşma, O'nu dinleme ve O'nun bizim için neler planladığını bilme isteği... İnancım bana insanlara hizmet etmemnde yardımcı oluyor. İnanç insanlığı öğretir... İnanç aynı zamanda ülkemizin medeniyeti açısından da önemlidir... İnanç sadece birbirimize hoşgörülü davranmayı öğretmekle kalmaz aynı zamanda birbirimize saygı duymayı, değişik görüşleri dinlemeyi de öğretir..."23 

Tarih: 2 Kasım 1999
Konu: George W. Bush'un New Hampshire'da yaptığı "Eğitimin Doğru Hedefi" adlı konuşmasından bir bölüm
"Amerikan başkanı George W. Bush, 1999 senesinde yaptığı bir konuşmasında çocukların dini inançlarını yaşamaları konusunda özgür olduklarını ve dinin onlara çok şey kazandırdığı üzerinde durmuştur.
… Tüm çocuklarımız iyi çocuklar… Hemen hemen tamamı Allah'a inanıyor ve inançlarını yaşıyorlar… Dini grupların okul öncesi ve sonrası tanışma hakkı vardır. 24 
Amerika'da durum böyleyken Batı'nın en büyük güçlerinden biri olan İngiltere'de de durum farklı değildir. Dindar kimliğiyle tanınan İngiltere Başbakanı Tony Blair ve İngiliz Kraliyet Ailesi'nden Prens Charles, Batı'da Allah'a olan yönelişin önemini çeşitli sözleriyle dile getirmişlerdir."



PRENS CHARLES,
İngiltere Prensi
1997 senesinin ilk aylarında Prens Charles, şu sözleriyle insanları Allah'a imana davet etmiştir:
 "…Kontrolden çıkan modern materyalizm çağında Batı'nın İslam dininden öğreneceği çok şey olduğunu söyleyen Prens Charles, tahrip edilen masumiyetin ve kaybolan tevhidi kainat anlayışının İslam'ın katkısıyla yeni bir boyut kazanabileceğini açıklıyordu…"30 
Londra'nın batısındaki ilk resmi İslami okulu ziyaret eden Prens Charles, dinin topluma kazandırdıklarının çok önemli olduğuna dikkat çekmiştir:
"İslam dininin toplumumuza kazandırdığı değerleri takdir ediyor ve bundan memnunluk duyuyoruz."
HELMUT KOHL,
Eski Almanya Başbakanı
Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl da, 1997 senesinde Avrupa Birliği'ne sunduğu bir mektubunda şu teklifte bulunmuştur:
"Başbakan Kohl, ileride hazırlanacak olan Avrupa Birliği anayasasına Allah'ın isminin yazılmasını istiyor. Alman anayasasında Allah'ın ismi anılıyor ve Bavaria'daki taraftarlar bunun Avrupa Birliği'ne de model olacağını umuyorlar.  Kohl, bu hafta Harald Hässler'e yazdığı mektubunda, diğer Avrupa Birliği üyesi iki ülkenin de –İrlanda ve Yunanistan- anayasalarında Allah'ın isminin yazdığını belirtti... Kohl'ün teklifi dün,  Hässler ve diğer taraftarlar tarafından içtenlikle karşılandı. "Bu kesinlikle çok hoş" dedi Avrupa Parlamentosu Hristiyan Sosyal Birliği üyesi. "Bence Helmut Kohl, Avrupa geleceğinin en büyük mimarıdır"31 


VICENTE FOX,
Meksika Başbakanı
71 yıldır iktidarda bulunan Kurumsal Devrimci Parti'yi (PRI) yenilgiye uğratarak 1 Aralık 2000 tarihinde başkanlık koltuğuna oturan Katolik Vicente Fox, konuşmalarında devlet okullarında dini değerlere yönelinmesi gerektiğini vurgulamıştır.32  Meksikalı bir resmi görevlinin "Berlin Duvarı'nın yıkılışı gibi"33  dediği 2 Temmuz seçimlerini kazanan yeni başkanın dine yönelişin müjdecisi olması konusunda 8 Ocak 2001 tarihli Newsweek dergisinde şunlar yazılmıştır:
"... Piskopos José de Jesus Martinez Zepeda başkanlarıyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: 'Başkan Fox ... önceki başkanlardan çok farklı. Başkan Clinton'ın hukuki problemleri olduğu dönemde eşi Hillary ve kızıyla birlikte kolkola kiliseden çıkarken çekilmiş resimlerinin birçok kere gazetelerde yayınlandığını gördüm. Uzun zamandan beri burada politikacılarla din konusu biraraya gelmezdi ve şimdi bir politikacı dini bir hareket yapıyor... Fox, seçim kampanyasını Virgin of Guadalupe bayrağının (dini bir sembol) önünde başlatmıştır. Burada homoseksüelliğin yanlış olduğuna inandığını söylemiş ve ... kiliselerin mesajlarını medya kanalıyla yaymalarına izin vereceğine ve yine kiliselerin, devlet sağlık merkezlerine, hapishanelere ve yetimhanelere ulaşması imkanı sağlayacağına dair söz vermiştir... Bir yüzyıldan beri Meksika'nın başına gelen en açık Katolik başkan olan Vicente Fox, başkanlığı kazandı ve dini özgürlüğün yayılması için çalışacağına dair söz verdi..."34


BATILI SANATÇILARIN ALLAH’A YÖNELİŞİ

Batı'nın dünyaca tanınan ünlü sanatçılarından bazılarının, Allah'a olan inançlarıyla ilgili sözlerinden bir kısmı şöyledir:

Jean-Claude Van Damme, sinema oyuncusu
"Jean-Claude Van Damme, Uyuşturucu Bağımlılığını Yenip, Allah'ı Buldu" başlığıyla yayınlanan bir makalede ünlü oyuncunun Allah'a olan inancının hayatına nasıl huzur getirdiği şu sözlerle anlatılıyor;
"Jean-Claude Van Damme, film çevirme baskısının onu uyuşturucu haplarda teselli aramaya ittiğini belirtiyor... Fakat artık sıkıntı veren eski günler geride kalmış ve bunun için Allah'a teşekkür ediyor. "Allah bana yardım etti" diyor. "Allah'a çok uzun zamandır inanıyorum. Ancak birkaç senedir Allah'ı seviyorum. Bazı insanlar bunu duymak istemiyorlar. Çok güçlü ve oldukça iyi bir şekilde geri döndüm. İyi bir insan olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım." Ve Van Damme aksiyon filmlerini seyredenler için bazı haberler veriyor: "dövüş sahnelerinin çoğu etki altında yapıldı." "Tüm aksiyon sahnelerini hastayken yaptım" diyor Van Damme, hap kullandığını kastederek. "Uyku haplarına bağımlı olmuştum". İyileşmesini Allah'ın yardımına ve rehabilitasyon merkezine bağlıyor...35

Jennifer Aniston, sinema  oyuncusu
Ünlü Amerikalı oyuncu inancını şu sözleriyle açıklıyor:
"... Allah'a inanıyorum. Bizim güçlü olduğumuzu ve tüm bunları da kendi kendimize yaptığımızı sanmıyorum..."36

Kirk Douglas, sinema oyuncusu
Ünlü aktör Kirk Douglas 6 Ekim 1997 yılında yapılan bir röportajında geçirdiği rahatsızlığın kendisini Allah'a yönelttiğini belirtiyor:
"Geçirdiğim felcin en önemli sonuçlarından biri Allah'a olan inancımı bir kez daha göstermiş olması. Felçten sonra fark ettim ki, konuşabilme mucizesini artık bir lütuf olarak görüyorum..."37 

Denzel Washington, sinema oyuncusu
Malcolm X, Kasırga gibi hasılat rekorları kıran filmlerde rol alan ünlü aktör, Allah'a olan samimi duygularını röportajlarında şöyle dile getiriyor:
"... Benim için önemli olan şeyler kafamda çok açık: Allah, aile... Bu sırayla... Bu Allah'ın planı, benim değil... Dünyanın bütün ağırlığını her gece yatağıma taşımak zorunda değilim. Bunun yerine duamı ediyorum ve güzelce uyuyorum..."38
 "...Allah'ın elini hayatımda hissettim ve bundan hiç şüphem yok... Eşim oldukça dindar... Tüm duaları biliyor... Çocuklara da duaları öğretti ve şimdi benden daha çok dua biliyorlar!... Geçen akşam bir arkadaşımız bize yemeğe geldi ve hepimiz yemekten önce şükür duası yaptık... Çocuklar İncil'den ezbere bildikleri dört duayı okuduktan sonra..."39
 "Soru: Meleklere inanır mısınız?
D.Washington: Evet. Allah'a ve İncil'e inanırım. Ayrıca hepimizin içinde iyi bir yan olduğunu biliyorum. İncil'de çeşitli meleklerden bahsediliyor... Hayatımdaki her olayın Allah tarafından olduğunu düşünüyorum..."
Soru: Hayattaki öncelikleriniz nelerdir?
D.Washington: Allah, aile, iş, futbol."40 
"Hayatımdaki her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu düşünüyorum. Ve bu filmi yapmak için elime geçen fırsat da bunlardan biri" diyor dindar aktör.
 "Allah'ın izniyle şu an bulunduğum yerdeyim fakat bunun için sıkı bir şekilde çalışmaktan başka bir şey yapmadım."41 

Gwyneth Paltrow, sinema oyuncusu
Gwyneth Paltrow, kendisiyle Bounce adlı yeni filmi hakkında yapılan röportaj sırasında Allah'a olan bağlılığını, kadere olan inancıyla dile getirmiştir.
"Ben kadere inanırım ve herşeyin olması gerektiği gibi olduğuna inanırım.
Hiçbir şey kaza sonucu olmaz."42 

Rene Russo, sinema oyuncusu
Ünlü Amerikalı aktris, Rene Russo, mankenlik yaparken dini araştırmış ve Allah'a olan inancını dile getirmiştir. İşte ünlü sinema oyuncusunun dine yönelişiyle ilgili yazılanlar:
"... Kendini dine adamış bir Hristiyan oldu ve İncil'i incelemeye başladı ve daha sonra bir röportajında şunları söyledi: "Bu bir felsefe değil. Allah benimle birlikte..."43 

Sarah Jessica Parker, sinema oyuncusu
Amerika'nın ünlü bir dizisinde başrolde oynayan aktris Sarah Jessica Parker, "Allah'a şükretmediğim tek bir günüm bile geçmiyor."44  diyerek elde ettiği başarıyı Allah'ın bir nimeti olarak gördüğünü belirtmektedir.

Arnold Schwarzenegger, sinema oyuncusu
Tüm zamanların en iyi 100 filmi arasında gösterilen Terminator'ın başrol oyuncusu Arnold Schwarzenegger, bir röportajında şeytanın çağırdığı kötü yolun geçici bir zevk olduğunu vurgulayarak, Allah'a olan inancını şöyle dile getirmiştir:
"Soru: Şeytana inanır mısınız?
Arnold Schwarzenegger: Ben Allah'a inanırım ve bu yüzden ... şeytana da inanırım. ... hepimiz iyiye ve kötüye inansak daha iyiye gideriz. Bu hergün başımıza gelen birşey. Aklınıza kötü düşünceler gelir. İyiyi mi seçmelisiniz yoksa kötüyü mü?
Soru: Şeytan sizi ayartabilir mi?
Arnold Schwarzenegger: Yapacağı hiçbir teklif beni ayartamaz. Yapacağı her teklif geçici bir zevk olacaktır. İyi ve güzel olan şeyler aynı zamanda geri de tepebilir. Bu yüzden kolay yolu seçmemelisiniz. Amacınızı belirleyip hiçbir şeyin sizi yoldan çıkarmasına izin vermemelisiniz."45 



Val Kilmer
Batman Forever, Top Gun gibi ünlü filmlerde oynayan ve "Mısır'ın Kralı" filminde Hz. Musa'nın sesini canlandıran oyuncunun, Hz. Musa hakkındaki görüşleri, onun Allah'a olan inancını göstermektedir.
"Hikaye dev mucizeler içeren insani bir hikaye. Çocukluğumdan beri bunu severim. Musa'nın hikayesinde mükemmel bir umut var. Bir adam öldürüyor. Daha kötü ne olabilir? Fakat onun olağanüstü tevazusu, samimiyeti, doğruyu arayışı nedeniyle zamanının en kutsal görevi verilmiş. Mary Baker Eddy'nin deyişiyle "Musa bir ulusu, madde yerine Allah'a inandırarak ve insanların kabiliyetlerinin Allah'ın bir lütfu olduğunu söyleyerek geliştirmiştir. (Science and Health, s.200). Musa'nın hikayesini bu yüzden seviyorum. O olağanüstü güvenilir biri; doğruyu arayışında çok samimi."46 
Val Kilmer, kendi yazdığı bir makalede de Allah'a olan inancıyla ilgili şunları anlatmıştır:
"Tevazu Allah'ın bizden daha büyük olduğunu tanımakla oluşur. Allah kainatın tek Yaratıcısı'dır."47 

Mel Gibson, sinema oyuncusu
Cesur Yürek, Vatansever gibi gişe rekorları kıran filmlerde rol alan Mel Gibson eski inançsız hayatını "korkunç" olarak nitelendirmektedir. Röportajlarında Allah'a olan inancı sayesinde artık huzurlu bir hayatı olduğunu dile getirmektedir.
"... '20'li yaşlarım çok korkunçtu... İçki, uyuşturucu... Sonra bunları bıraktım. Teşekkürler Allah'ım'... Mel Gibson Darwin'in evrim teorisine karşı çıkıyor..."48 

Sharon Stone, aktris
Ünlü sinema oyuncusu Sharon Stone, inancının kendisine huzur getirdiğini birçok röportajında belirtmektedir. Bunlardan biri şöyledir:
"... 'Allah'a inanıyorum'..." 49 

Jim Carrey, sinema oyuncusu
1998 ve 99 yıllarında Altın Globe sinema ödüllerinde drama ve komedi dalında en iyi aktör ödüllerini alan ünlü sinema oyuncusu Jim Carrey, sahip olduğu yeteneğin Allah'ın bir lütfu olduğunu bir röportajında şu sözleriyle dile getirmiştir;
"Ben bu yeteneğe sahip olduğum için Allah'a şükrediyorum..."50 

Brad Pitt, sinema oyuncusu
Tibet'te Yedi Yıl, Dövüş Klübü  gibi ünlü filmlerde rol alan genç sinema oyuncusu Allah'a olan inancını şu sözleriyle dile getiriyor:
 "...Ben daima dine karşı ilgili oldum. Çünkü dini bir ortamda büyüdüm...51




ÜNLÜ ŞARKICILAR ALLAH’A YÖNELİŞLERİNİ HER
ORTAMDA DİLE GETİRİYORLAR


Son yıllarda Amerikalı ve Avrupalı şarkıcıların sık sık kullandıkları bir cümle var: "Allah'a teşekkür ederim". Röportajlarında, şarkılarında, ödül törenlerinde hemen hemen her şarkıcı çeşitli vesilelerle Allah'a olan sevgisini ve bağlılığını dile getirmektedir. Örneğin 28. Amerikan Müzik Ödülü Töreninde ödül alan şarkıcıların yüzde 90'ı milyonlarca insanın izlediği ekranlardan Allah olan şükranlarını sunmuştur. Tüm hareketleri büyük bir hayran kitlesi tarafından izlenen bu insanların Allah'a yönelişi, hayranlarına da güzel bir örnek olmaktadır.

2001 SENESİNDE DÜZENLENEN 28. AMERİKAN MÜZİK ÖDÜLLERİ TÖRENİNDEN ALINTILAR

Ömür boyu Başarı Ödülü'nü kazanan Janet Jackson:
"İlk olarak bana lütufta bulunduğu için en çok ALLAH'a teşekkür ederim"

Yılın En İyi Yeni Grubu seçilen 3 Doors Down:
"ALLAH'a teşekkür ederiz..."

İnternet Hayranları Ödülünü alan NSYNC Grubu'ndan Lance Bass:
"Teşekkürler ALLAH'ım!"

Rap/ Hip Hop Dalında ödül alan Dr. Dre:
"Bu çalışmada yer alan herkesi ALLAH korusun..."

Yılın En iyi Soul/R&B Grubu seçilen Destiny's Child:
"İlk olarak tüm şeref ve övgülerimizi ALLAH'a sunuyoruz çünkü eğer ALLAH dilemeseydi biz bugün burada olmazdık."

Soul/R&B Erkek Sanatçı Ödülünü kazanan Brian Mcknight:
"Tüm iyiler ve kötüler ALLAH'tandır. Ben de bana bu yeteneği verdiği için ALLAH'a çok teşekkür ederim."

Yılın En İyi Alternatif Müzik Grubu ve En İyi Pop Rock Albümü ödüllerini alan Creed:
"İlk olarak ALLAH'a teşekkür ederiz..."

En İyi Pop Rock Grubu dalında ödül alan Back Street Boys grubundan AJ:
"İlk olarak ALLAH'a teşekkür ederim..."


SON YILLARDAKİ ÇEŞİTLİ MÜZİK ÖDÜLLERİ
TÖRENLERİNDE SANATÇILARIN ALLAH'I
ÖVDÜKLERİ KONUŞMALARINDAN ALINTILAR


Creed
2000 yılının en başarılı yeni rock gruplarından olan Creed'in üyeleri ödüllerini alırken ağızlarından çıkan sözler şunlardı:
"Teşekkürler ALLAH'ım." (My VH1 Müzik Ödülleri Töreni 2000)

Shakira
Ünlü genç rockçı Latin Müzik Ödülleri Töreni'nde duygularını şöyle dile getirmiştir:
"Allah'a teşekkür ederim. Çünkü bu bana ALLAH'tan bir hediye..." (Latin Müzik Ödülleri Töreni Konuşması 2000)

Carlos Santana
Dünyanın bir numaralı gitaristi ödül töreninde yaptığı konuşmasıyla insanları vicdanlı olmaya davet etmiştir:
"Supernatural albümünü okullardaki şiddet olaylarının azalmasını amaçlayarak çıkarmıştık. ALLAH'ın lütfuyla şiddetin azaldığını görüyorum... Biz insanları bilinçlendirmeyi, vicdanlarını geliştirmeyi umuyoruz. ALLAH'ın size verdiği müzik yeteneği ve diğer lütfettiği herşeyi dünyayı bilinçlendirmek ve vicdanlarını harekete geçirmek için kullanmanızı umuyorum. Böylece okullarda şiddet olayları da kalmayacaktır." (My VH1 Müzik Ödülleri Töreni 2000)

NSYNC
1999 senesinde toplam 108 şehirde 121 konser veren genç grup ödül töreninde ilk olarak Allah'a olan minnetlerini dile getirmişlerdir:
"Öncelikle bize lütufta bulunduğu için ALLAH'a çok teşekkür ediyoruz..." (MTV 2000 Müzik Ödülleri Töreni)

Destiny's Child
2000 yılının en iyi gruplarından seçilen Ünlü Amerikalı grup, ödüllerini aldıktan sonra Allah'a teşekkür etmişlerdir:
"Öncelikle tüm teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı ALLAH'a sunuyoruz. Teşekkürler ALLAH'ım." (MTV 2000 Müzik Ödülleri Töreni)

Britney Spears
1999 senesinde çıkardığı albümü toplam 12 milyon satan ünlü genç sanatçı Amerikan Müzik Ödüllerinde Allah'a olan şükranlarını sunmuştur.52 



Lauryn Hill
1999 yılı Grammy Ödül Töreni'nde 5 ayrı dalda ödül kazanan Lauryn Hill, ödülünü aldıktan sonra milyonlarca hayranına Allah'ı sevmelerini söylemiştir:
"Genç insanlara şunu söylemek istiyorum ki ALLAH'ı sevmek ve O'nu temsil etmek ağır bir yük değildir. Her kimseniz, ALLAH'ı sevin ve O'na kulluk edin... Bu bir çelişki değildir."53
Grammy törenindeki bu konuşmalar Batı medyasında yankı uyandırdı. Konuyla ilgili yazılan makaleden bir bölüm, Batı'da Allah'a yönelişin dikkat çektiğini konu ediyor:
"...Diğerlerinin yanısıra rapçi Will Smith ve şarkıcı Alanis Morrisette'nin, teşekkür listelerinde de Allah vardı.... Grammy'de tüm bu olanlar Amerikan müzik piyasasında  dinin yeniden uyanışı mı demek?..." Aslında Allah'ın ismine ... bu albümde büyük yer verilmiş. (Lauryn Hill'in Miseducation of Lauryn Hill albümü) ...Görünen o ki Lauryn Hill gibi Amerika'nın bir numaralı birçok müzisyeni Allah'ın tarafında olmak istiyor..."54 
Lauryn Hill, 2000 yılında düzenlenen bir başka ödül töreni'nde de Allah'a olan şükrünü şu sözleriyle dile getirmiştir;
"... ilk olarak sadece ALLAH'a teşekkür etmek istiyorum, beni ilk yere koyduğu, bana destek verdiği için..." (MTV 2000 Müzik Ödülleri Töreni)

Sonique
2001 yılında düzenlenen Brits Müzik Ödülleri töreninde ödül alan Sonique sevincini şu sözlerle dile getirmiştir:
"En zor günlerimde bana yardımcı olan Allah'a teşekkür ederim."


DÜNYACA ÜNLÜ ŞARKICILARIN
RÖPORTAJLARINDAN KESİTLER


Carlos Santana
İnternette yayınlanan bir makalede ünlü gitarist Carlos Santana'nın Allah'a olan inancıyla ilgili şunlar yazılmıştır:
"...Azimli olduğu için inancı doğal olarak geliyor. Allah'ın hakimiyetini hayatında hissediyor ve bu mesajı herkesle paylaşmayı umuyor... 'Allah, kendisine kalpten yalvaranları duyar."55
Jessica Simpson
"Ben, müzikle uğraşmamın ve bu sayede insanlara ulaşmamın Allah'ın bir planı olduğunu biliyorum... Bu şekilde sadece insanlar benim müziğimi duymakla kalmayacak aynı zamanda ümit ediyorum ki hayranlarım iyi bir hayat yaşayarak ve bundan zevk alarak da iyi bir insan olunabileceğini görecekler."56

Sinéad O'Connor
İrlanda'lı sanatçı Allah'a olan inancını ünlü Time Dergisi'nde yayınlanan bir röportajında şöyle açıklamıştır: "...Allah'a bana yardım etmesi için yalvarırdım. Ve Allah bana yardım etti, bana sesimi, içgüdülerimi ve hislerimi verdi. İçimizde olan Allah'tır."57 

Ricky Martin
Dünyaca ünlü genç Latin sanatçı Ricky Martin, Allah'a inancını ve ölüme olan yakınlığını bir röportajında şöyle anlatmaktadır:
"Bir hortumun ortasında olsam bile içimdeki huzuru bulabilirim. Ölüme yaklaştığımı anladığımda dizlerimin üzerine çöküp dua edeceğim.  Kendimi Allah'a yakın hissediyorum…" 58

Mase
Amerikalı şarkıcı Mase ünlü MTV televizyonuyla yaptığı röportajda Allah'a olan inancını şu sözleriyle ifade ediyor:
"... İnsan hastalandığında kanser veya AIDS gibi, bunu durduracak hiçbir şey yoktur. Ne paranız, ne MTV, ne Bad Boy, ne de Puffy Daddy. Bu rahatsızlığın geçmesi için kimse sizin için bir şey yapamaz. Hastalandığınızda, Allah'a yalvarırsınız. Hasta yatağında ölümü bekleyen insanlar, Allah'a dönerler. Öyleyse neden şimdiden Allah'a dönmüyoruz?"59 

Mariah Carey
1993 ve 1995 yıllarında çıkardığı albümleri 10'ar milyon satan dünyanın en iyi kadın vokallerinden biri olarak kabul edilen Mariah Carey, bir röportajında Allah'a dua ettiğini belirtiyor:
"Bunun olması için çok dua ettim ve oldu..."60 
P.O.D.grubu
Geçen yıl toplam 150 gösteri yapan Amerika, San Diego'lu P.O.D. adlı müzik grubunun üyeleri MTV müzik kanalında yayınlanan röportajlarında dini inançları hakkında görüşlerini şöyle belirtiyorlar:
Wuv: ... Biz Hıristiyanız... Biz kimseyi değişmeye zorlamayız. Herşey bireyin kendi sorumluluğundadır...
Traa: İnancımız bize yazdığımız şarkı sözlerinde ilham veriyor... Allah bizim içimizde, bizim hayatımızda. Eğer herhangi bir kişiye pozitif etkide bulunabilirsek, bu bizim için bir artıdır.
Sony: Biz insanların düşünmelerini istiyoruz. Eğer düşünmezseniz, ahmaksınız demektir. Biz Allah'ı seviyoruz. Bilirsiniz Allah'ı sevmek demek diğer insanları da sevmek için elinizden gelenin en fazlasını yapacağınız anlamına gelir… İşte biz de bunları yapmaya çalışan insanlarız... ve yapıyoruz.61 

M.C. Hammer
1996 yılı öncesinde müzik piyasalarının en başarılı rapçisi olan McHammer, geçirdiği bir ameliyattan sonra hayatını Allah'a adayışını şöyle anlatılıyor:
"M.C.Hammer California, San Jose'de Jubilee Christian Center'da sahneye çıktığında... "Herkes Allah'ı yüceltsin!" diye bağırarak kalabalığı selamladı. "Amin! Allah herkesi korusun! Yaşıyoruz! Nefes alıyoruz! Umudumuz var!" … Allah'ın birinci, ailenin ikinci, toplumun üçüncü ve işin dördüncü sırada olması yerine," diyor Hammer, "birinci sırada iş vardı. İkinci sırada da daha fazla iş. Önem ve öncelik verdiğim şeyler karmakarışıktı." ...Çocukluğunun büyük kısmını kilisede geçirmiş olan Hammer... 1996 senesinde geçirdiği bir ameliyatın... kendisine doğru yoldan ne kadar sapmış olduğunu gösterdiğini söylüyor... Aynı yıl rapçi arkadaşı Tupac Shakur'un öldürülmesi de onu sarsmıştı. "Hayata ve ölüme dair manevi açıdan bir konuşma yeteneğim vardı. Ama Tupac'a olmak istediğim kadar yardımcı olamadım. Artık tekrar Allah'ın hizmetinde biri olma zamanının geldiğini düşündüm. Yaşıyor olduğum için şanslıyım. Karşınızda, burada olduğu için Allah'a şükreden bir adam görüyorsunuz."62 

Brian Littrell (Back Street Boys)
Ünlü Back Street Boys grubunun üyelerinden 26 yaşındaki Brian Littrell, MTV müzik kanalı tarafından yapılan bir röportajında, kalp ameliyatı geçirdikten sonra yaşadıklarının inancını daha da arttırdığını belirtiyor.
Brian: "…ameliyathaneye giderken kendimi çok sağlıklı hissediyordum... Sonra düşündüm... Tüm bunlar Allah'ın dilemesi. Ben kendi hayatım için birşeyler planlıyorum... Fakat bu tip şeylerle karşılaşınca ne kariyer, ne mevki, ne de şöhret kalıyor..."
MTV: "İnancınız her zaman olduğu gibi güçlü."63 
Brian Littrell, bir başka röportajında ise Allah'a olan şükrünü şöyle dile getiriyor:
"... 5 yaşındayken çok ciddi bir rahatsızlık geçirdim. Yaşamayacağım düşünülmüş. Allah'a şükürler olsun ki iyileştim ve şimdi buradayım... Allah gerçekten bana yardım etti..."
Yine bir başka röportajında Allah'a olan inancının nasıl geliştiğini şu cümlelerle anlatıyor:
"Dışarı çıkıp, arkadaşlarla gezmek yerine, her Çarşamba kiliseye giderdim. Dünyadaki en iyi çocuk olduğumu söylemiyorum, herkesin hataları vardır. Fakat bunlar beni daha da iyi bir insan yaptı. Yaptıklarımdan gurur duyuyordum. Ve büyüyüp, şarkı söylemeye başladığımda, Allah'ın beni bu dünyada yaşattığını daha da iyi anladım. Böylece Allah'ın bana verdiği şarkıcılık hediyesini daha kullanabilirdim... Backstreet Boys'da olmak çok hoşuma gidiyor! Bunun değişmesini istemem! Bu bana bir lütuf, Allah'a herşey için çok şükrediyorum."64 
Brian Littrell ile ilgili hazırlanan bir internet sitesinde şunlar yazılmıştır;
"Brian çok dindardır, …her zaman Allah'ın kendisine verdiklerinden dolayı O'na şükreder."65 

A.J. McLean (Back Street Boys Grubu)
Soru: Gerçekten inandığınız birşey var mı?
A.J. McLean: "Allah... Allah'tan herşeyi isteyebilirsiniz. Eğer ailenizle konuşamıyorsanız, aileniz veya arkadaşlarınız yoksa, daima Allah'la konuşabilirsiniz. Her zaman huzuru bu şekilde bulabilirsiniz... Allah bizi birarada tuttu, bize güç verdi. Bizi daha uzun süre birarada göreceksiniz çünkü biz inançlıyız ve biz her zaman Allah'a yakın olduk."66 

Destiny's Child
Amerika'nın ünlü gruplarından biri olan Destiny's Child'ın bayan üyeleri, her fırsatta Allah'a olan bağlılıklarını dile getiriyorlar.
Grubun üyeleri, Allah'a olan inançlarını şöyle dile getiriyorlar:
"...Ben Kelly, ben Allah'a samimi olarak inanıyorum. Bana göre Allah'ın hakimiyeti olmadan hiçbir şey olmaz.... Allah sizi korusun."67 
"Ben La Tavia... herşeyden önce Allah'a olan inancım çok sağlam."68 

NSYNC
1998 senesinde çıkardıkları albümleri 10 milyon satan NSYNC adlı grubun genç üyeleri, hayranlarıyla internette yapılan sohbette inançlarını şöyle dile getirmişlerdir:
Soru: Başarınızın sırrı nedir?
Lance: Kendimi işime adamam ve Allah'a güvenmem.69 
Soru: Meleklere inanır mısınız?
Lance: Kesinlikle. Ben dindar bir insanım. Allah'ın bizi izlediğini biliyorum ve melekleri de bizi izliyor.70 

Shyne
Amerikalı şarkıcı Shyne ile ünlü MTV televizyonu tarafından yapılan röportajda, şarkıcı Allah'a olan inancını şu sözlerle ifade etmektedir:
"... bu yetenek bana Allah'tan bir hediye. Allah dilemedikçe ben bir şey yapamam. Eğer Allah bunu benden almak isterse, alabilir. Fakat bu yeteneğe sahipken, çalışmaya devam edeceğim. ... Benim burada olmamın tek sebebi Allah... Eğer Allah yardım etmeseydi, kimbilir şu anda ben nerede olurdum. Bu nedenle hayatımı Allah'a adadım."71 


BATILI GENÇ ŞARKICILARIN ALBÜM
KAPAKLARINDAKİ SÖZLER ALLAH'A EDİLEN
SAMİMİ DUALAR İÇERMEKTE


BACKSTREET BOYS GRUBUNUN BLACK&BLUE ALBÜMÜNÜN
KAPAĞINDA YER ALAN TEŞEKKÜR YAZILARI:

Brian Littrell
Allah'ım, sana söz veriyorum, beni hiçbir zaman utandırma. ..., beni duy ve beni koru. Benim sığınağım ol ve ben sürekli Sana yöneleyim. Beni kurtarmak için bana on emiri verdin. Sen benim sığınacak tek varlığımsın. Beni kötülerin, zalimlerin ve inançsızların ellerinden koru Allah'ım. Sen benim umudumsun, Allah'ım. Sen beni çocukluğumdan beri korudun. Senin tarafından doğumumdan bu yana büyütüldüm. Beni annemin rahminden Sen çıkardın. Sana olan şükranım sürekli devam edecek... Dudaklarım bütün gün Sana şükrümü dile getirmekle ve Senin şanını övmekle meşgul olsun. Allah'ım sana bugünüm ve bana verdiğin tüm nimetler için teşekkür ederim. Bana şarkıları hediye olarak verdiğin ve yine bu hediyeyi insanların pozitif davranışlarda bulunması için kullanmama izin vermenden dolayı sana teşekkür ederim...

Alexander James McLean
Sevgili Allah'ım bugünüm, geçmişteki günlerim ve gelecekte arkadaşlarımla birlikte geçireceğim günler için sana teşekkür ederim. Allah'ım beni güçlü kılmak ve başarılı olmamı sağlamak için hayatımın hergünü benimle birlikte ol...



NSYNC GRUBUNUN NO STRINGS ATTACHED ALBÜMÜNÜN
KAPAĞINDA YER ALAN TEŞEKKÜR YAZILARI:

Amerika'da tüm ödül törenlerinde birkaç ödül birden alan dört genç şarkıcıdan oluşan NSYNC grubunun üyeleri, son albümlerinin kapağında sahip oldukları yeteneğin Allah'ın bir lütfu olduğunu dua ederek samimi bir şekilde belirtmişlerdir. İşte bu gençlerin duaları:

Justin Timberlake
İlk ve önemli olarak Allah'a, bana müzik de dahil olmak üzere verdiği tüm hediyeler ve bunları tüm dünyayla paylaştığım için teşekkür ederim. Allah'ım şeytana uymamıza izin verme, bizi şeytandan koru...

Chris Kirkpatrick
Beni koruduğu ve bana verdiği hediyeyle insanlara ulaşma fırsatı verdiği için Allah'a teşekkür ederim. Tüm bunları bana veren Sen'sin ve Sana sonsuz şükürler olsun.

Lance Bass
Allah bizim sığınağımız ve dayanağımızdır ve O'nsuz bunların hiçbiri mümkün olmaz.

 
 BATI DÜNYASININ ÜNLÜ ŞARKILARINDA DA
ALLAH'A YÖNELİŞE BİR  DAVET VAR

Batı dünyasında milyonlarca kişinin ezbere bildiği ünlü şarkıların sözlerinde Allah'ın ismi anılmakta, Allah'a yakarışlar yer almaktadır. Ünlü şarkıcıların seslendirdiği bu şarkılar, dünyada birçok insanın dilinde Allah'ın isminin olmasına bir vesile olmaktadır. Örneğin dünyanın en tanınmış müzik gruplarından olan ve özellikle Saraybosna'da verdikleri yardım konserleriyle tanınan U2'nun "When I Look at the World" adlı şarkılarının sözlerinde Allah'a dönüşten şu şekilde bahsedilmektedir:
 "Seni ve kutsal kitabını düşünüyorum
Diğerleri boğulurken"
Milyonlarca insanın beğeniyle dinlediği dindar kimliğiyle tanınan soul müzik sanatçısı Aretha Franklin'in "Biraz dua et"72  adlı şarkısında da insanlar "uyandıkları anda dua etmeye" teşvik edilmektedir.
Dünyanın en ünlü seslerinden biri olan Mariah Carey de bir şarkısında Hz. İsa peygamberi övgü dolu sözlerle anlatmıştır. Bu şarkıda Hz. İsa'nın doğduğu günün anlatıldığı kısımda yer alan bir satır şöyledir: "Bugün Allah'ın şanı her yerde parlıyor…"
İnsanlara Allah'ı hatırlatan şarkı sözlerinden diğer bazıları da şöyledir:

Creed
2000 senesinde birçok dalda ödül kazanan ünlü rock grubu Creed'in üyeleri birçok şarkı sözünde Allah inancından bahsediyorlar. 2000 yılının en iyi rock grubu seçilen Creed grubundan Scott Stapp'in yazdığı şarkı sözlerinden bazı örnekler şöyle:
"...gözlerimi kapadım, dua etmeye başladım..." (With Arms Wide Open adlı parçalarından)
"... Allah'a yalvardım..." (My Own Prison adlı parçalarından)
"...Allah korkusunu içimde hissediyorum..." (Unforgiven adlı parçalarından)

Boyz II Men
1995 senesinde 133 ülkede konser veren ve 94 senesindeki albümleri 12 milyon satan ünlü grubun bir şarkıları Allah'a olan yakarışlarla doludur:
Sevgili Allah'ım
Allah'ım ihtiyacım olan zamanda bana yardım ettin
Herşey için Sana çok teşekkür ederim
Sana bu yazıyı yazıyorum
Seni sevdiğimi söylemek için
Benim için yaptıklarından ve bana dost olduğundan dolayı teşekkürler
Allah'ım, Sana olan sevgim hiç bitmeyecek
Sevgili Allah'ım
Hayatıma yön verdiğin için Sana minnettarım
Seninle cennet bahçelerinde birlikte olabilmek için
Herşeyimi verirdim
Bu nedenle Senin sevgin ve lütfun için Sana teşekkür ediyorum
Ben bana verdiğin nimetleri haketmiyorum
Sevgili Allah'ım bir zavallı adam olarak çocuk gibi Sana geldim
Allah'ım, senin bilgine, sevgine ve yol göstericiliğine ihtiyacım var...
Seni seviyorum Allah'ım, Seni seviyorum
Sevgili Allah'ım, ben Wanya
Kendi adıma yaşadığım için çok üzgünüm
Fakat söz veriyorum bugünden sonra senin için yaşayacağım
Çünkü sensiz hayatımın hiçbir anlamı yok

Santana
1999 senesinde Supernatural adlı albümü 13 milyon satan dünyanın en ünlü gitaristi Carlos Santana, 2000 yılında çıkan albümünde yeralan "Put Your Lights On" adlı şarkısında milyonlarca insana Allah'ın tek ilah olduğunu şu sözlerle hatırlatmaktadır:
"... Allah'ım benim inancımı sağlamlaştır
... La illaha illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)"




BATI’DA BİLİM DÜNYASIDA ALLAH’A YÖNELMİŞTİR

Geçtiğimiz 20. yüzyılda bilimde büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve bilimsel açıdan yüzyıllardır sır olan pek çok bilgi açığa çıkmıştır. Ve ilerleyen bilim, açıkça bir gerçeği göstermiştir: Yaratılış Gerçeği. Her bilimsel bulgu evrende var olan canlı ve cansız tüm varlıklardaki kusursuz tasarımı, düzeni ve planı göstermektedir. Bu bulgulara bizzat şahit olan birçok Batılı bilim adamı da tüm evrenin üstün bir aklın ürünü olduğunu görmüş, herşeyin sonsuz kudret sahibi Allah tarafından yaratıldığını anlayarak, Yaratılış Gerçeği'ni kabul etmiştir. Bugün, başta ABD olmak üzere, Batılı ülkelerde inançlı bilim adamları tarafından kurulmuş olan birçok ciddi akademi ve organizasyon mevcuttur. Aynı zamanda bu bilim kuruluşları, bilimsel delillerin evrendeki kusursuz tasarımı ortaya koyduğunu göstermek için çalışmalarını sürdürmektedirler. Birçok ünlü bilim adamı adeta bir din gibi bağlandıkları Darwinizm'i terkederek, Allah'a yönelmişlerdir. Üniversitedeki kürsülerde, yazdıkları kitaplarda, hazırladıkları çalışmalarda, panellerde hep yaratılış gerçeği üzerinde durmaktadırlar. Günümüzde yaşayan ve bilimsel çalışmaları ile tanınan binlerce inançlı bilim adamından bazıları şöyledir:
Dünyanın anatomi ve embriyoloji alanındaki ünlü bilim adamları arasında yer alan Kanada, Toronto Üniversitesi'nden Prof. Keith Moore
Amerika'nın ünlü denizbilimcilerinden Prof. William W. Hay
Oxford Üniversitesi Fizikçilerinden Prof. Robert Matthews
Wellington Victoria Üniversitesi Kimya Prof. Dr. Jonathon D. Sarfati
Dünyanın en ünlü jeologlarından Prof. Alfred Kroner
Kanada Manitoba Üniversitesi Anatomi Kürsüsü başkanı, Anatomi profesörü ve Çocuk Sağlığı ve pediyatri Profesörü olan T.V.N. Persaud
Alman Federal Fizik Enstitüsü Direktörü Prof. Werner Gitt
Oregon State Üniversitesi Kimya Profesörü Dr. Donald Chittick
Berkeley Üniversitesi Moleküler ve Hücre Profesörü Jonathan Wells
Amerika Chicago, Kuzeybatı Üniversitesi Jinekoloji Profesörü Joe Leigh Simpson
Tayland Shiang Mai Üniversitesi Anatomi ve Embriyoloji Kürsüsü eski başkanı ve şu anda aynı üniversitede Tıp Fakültesi Dekanı olan Profesör Tagata Tagasone
Princeton Üniversitesi Matematik Profesörü David Berlinsky
Almanya Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi Fizik Profesörü Carl Friedrich von Weizsacker
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage
Harvard Üniversitesi astronomi ve bilim tarihi Profesörü Owen Gingerich
Chicago Üniversitesi Hukuk Profesörü Philip Johnson
Pennsylvania Lehigh Üniversitesi Biyoloji Profesörü Michael J. Behe
Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden Profesör Andro Cinovayivi
Ünlü Amerikalı astrofizikçi, Toronto Üniversitesi Fizik Profesörü Hugh Ross
Amerika Philadelphia Thomas Jefferson Üniversitesi'nden ünlü anatomi profesörü E. Marshall Johnson
  Amerika Washington Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi Tibbi Embriyoloji yardımcı Profesörü Dr. Gerald C. Goeringer 
 (Detaylı bilgi için bkz. Kuran Bilime Yol Gösterir, Harun Yahya)

BİLİMDE ALLAH'A DÖNÜŞÜN YANKILARI 1998 SENESİNDE DÜNYACA ÜNLÜ NEWSWEEK
DERGİSİNE KAPAK KONUSU OLDU
Tüm bu gelişmelerle birlikte bilimadamları arasında Allah'a yöneliş, dünya medyası tarafından da ele alındı. Dünyanın en ünlü haber dergilerinden olan Newsweek dergisi, 1998 senesinin Temmuz ayında kapağına şu başlığı attı: "BİLİM ALLAH'I BULUYOR"
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında "Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği bu röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
"Beni bu sonuca götüren, dünyanın bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Var oluşun sırrını anlayabilmem ancak imanla mümkün."
Aşağıda, aynı derginin içinde yer alan makaleden çarpıcı bölümler okuyabilirsiniz:
1977 Nobel ödüllü Texas Üniversitesi'nden fizikçi Steven Weinberg'ın şu sözü oldukça ünlüdür: "Kainatın sırları kozmoloji bilimiyle anlaşıldıkça, daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor." …Fizikçiler, uzayın, hayatın bir amaç için ve bilinçli olduğu konusunda belli işaretler fark etmişlerdi. Değişmeyen sayılar; yerçekimi kuvvetinin gücü, proton kütlesi ve elektronun elektriksel yükü gibi. Bunlar biraz farklı olsaydı, atomlar birarada durmaz, yıldızlar ışık saçmaz ve hayat görüntüsü olmazdı. "Doğa kanunlarının gördüğümüz kainatı oluşturmak için inanılmaz derecede ince bir ayarla ayarlanmış olması gerektiğini anladığınızda, bu durum, kainatın birden oluşmadığını, onun arkasında yatan birtakım bilinçli hareketlerin var olduğu fikrini doğurur." Bu sözün sahibi 1982'de Anglikan Kilisesi'nde rahip olmadan önce Cambridge Üniversitesi'nde nitelikli bir kariyer yapan John Polkinghorne'dur. Lazer prensiplerini keşfederek 1964 Nobel Fizik ödülünü paylaşan Charles Townes ise şöyle söylemektedir:
"Pek çok kişi, evrenin kanunlarında bir akıl olduğunu hissetmektedir."
…Russel: "Kuantum mekanikleri bizlere özel bir ilahi müdahalenin olduğunu düşündürtüyor" demektedir. Pek çok bilim adamı mucize beklerken, Yaratıcı müdahalesini fizik kurallarıyla gösterir...
Tahran'daki Sharif Üniversitesinden fizikçi Mehdi Golshani, Kuran'ı okuyor, doğal fenomenin "Allah'ın kainata işaretleri" olduğuna inanıyor ve bunları neredeyse dini bir yükümlülük olarak inceliyor. Kuran insanlardan "gezip dolaşmalarını ve Allah'ın yarattıklarında nasıl tecelli ettiğini" görmelerini ister. Golshani'ye göre araştırma "dini bir konudur. Allah'ın yaratmasındaki pek çok gizemi içinde barındırır." Aynı konu Yahudiliğe de uzanır. Carl Feit bunu şöyle açıklar: "Bu kişiye göre, Allah sevgisinin tek yolu O'nun yaptıklarını anlayabilmektir. Bu da kainattır. Kainatın işleyişini bilmek dindar bir insan için merak konusudur çünkü bu Allah'ın yarattığı bir dünyadır". Kuşkusuz Feit düşüncesinde yalnız değildir. Geçen sene gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, Amerikan bilim adamlarının % 40'ı Allah inancına sahiptir. Bu kişiler, Allah'a sadece  dünyadaki manevi bir güç olarak değil, dua edecekleri bir Yaratıcı olarak inanmaktadırlar."77 



22 NİSAN 2000 TARİHLİ NEW SCIENTIST DERGİSİ, DÜNYADA YARATILIŞA İNANAN BİLİM
ADAMLARININ ARTIŞINA DİKKAT ÇEKTİ

Dünyanın en ünlü bilim dergilerinden biri olan New Scientist'in 22 Nisan 2000'de yayınlanan sayısında toplam 17 sayfa, dünyada büyük bir hızla yayılan yaratılış akımına ayrılmıştır. Özellikle Amerika'da dine yönelişle birlikte eğitimde evrim teorisi yerine yaratılışın okutulması yönünde büyük bir atılım gerçekleşmiştir. Ve nihayet 1999 senesinde Kansas Eğitim Kurulu, okullarda yaratılışın da okutulması gerektiği kararına varmıştı. Bu uzun yıllar süren hukuki mücadelenin bir sonucuydu ve bu kararın alınmasında en büyük etken son yıllarda yaratılışa inanan bilimadamlarının sayısındaki çarpıcı artıştı.
Aynı dergi Amerika'nın yanısıra tüm dünyada bilimde yaratılışa dönüşü tam sayfalık bir dünya haritasıyla tanıtmıştır. İngiltere, Hollanda, Rusya, Kore, Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada ve Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkede etkin olan yaratılış akımlarına dikkat çekilmiştir. Özellikle Türkiye'de Harun Yahya'nın eserlerine dikkat çekilerek, Harun Yahya için "uluslararası bir kahraman. Kitapları İslami dünyanın her yanına dağıtılıyor" şeklinde bir açıklama yapılmıştır.



SONUÇ

Bu kitapta anlatılanlar son yıllarda tüm dünyada çarpıcı bir şekilde yaşanan bir gerçeğe ikkat çekmektedir: Allah'a yöneliş. Artık Batı toplumları bir 19. yüzyıl dogması olan materyalizmi bir kenara bırakarak hangi dine mensup olursa olsun Allah'a yönelmektedir. Allah bu insanlara materyalist zihniyetin birer ürünü olan şiddeti, dejenerasyonu, uyuşturucu bağımlılığını kısacası her türlü zulmü en şiddetli şekilde yaşatmıştır. Ardından bu kişiler yaşadıkları sıkıntı dolu hayattan kurtulmanın tek yolunun Allah'a yöneliş olduğunu fark etmişlerdir. Ve bu dönüş genç-yaşlı birçok insanın bir anda dine ve maneviyata yönelmesini sağlamıştır.
Ayrıca kitap boyunca da anlatıldığı gibi Allah'a yönelen bu kişiler toplumun önde gelenleridir. Her yaştan insanın ve özellikle gençlerin kendilerine örnek aldıkları liderler, bilimadamları, sinema oyuncuları ve şarkıcıların Allah'a olan inançlarını, manevi değerlerin önemini vurgulamaları çok önemlidir. Çünkü bu insanlar milyonlara örnek olan isimlerdir. Her davranışları, her konuşmaları izlenmektedir. Örneğin bir dünya lideri materyalist düşünceye sahipse, ona inanan, saygı duyan birçok kişi de materyalizmin anlamını bilmemesine rağmen, onun görüşlerini destekleyip, materyalist bir bakış açısına sahip olacaktır. Ama aynı lider Allah'a iman eden, inançlı bir kişi ise -ki son yıllarda dünyanın büyük liderleri bu inançlarını dile getirmeye başlamıştır- onu sevip, sayan milyonlarca insan da Allah'a imana yönelecektir. Bu nedenle özellikle Batı'da dünyanın önde gelen kişilerinin Allah'a yönelişleri büyük önem taşımaktadır.
Batı'da Allah'a yöneliş yakın gelecekte gerçekleşecek olan bir başka müjdenin de habercisidir: İslam ahlakının tüm dünyada yaygınlaşması. Çünkü Allah'a yönelen insanların sayısının artması temelde İslam'a yönelişe bir hazırlıktır. Allah bu şekilde dünyada Kuran ahlakının yayılması için bir ortam hazırlamaktadır. Nitekim bunun sonuçları da çarpıcı bir hızla elde edilmektedir. Son yıllarda dünya çapında yapılan araştırmalar başta Amerika olmak üzere batılı birçok ülkede en hızlı büyüyen dinin İslam olduğunu ortaya koymuştur. İslamiyeti kabul eden insan sayısının artış hızı geçtiğimiz yıllarda birçok ünlü gazetede haber olmuştur.
İşte tüm bunlar Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılmasının ne kadar kolay olacağını göstermektedir. Zaten tabandan bir hazırlık başlamıştır bile. İslam'ın tüm dünyada etkin din olmasına çok az bir zaman kalmıştır. Birer birer Allah'a yönelen insanlar Allah'ın "dimdik ayakta duran din"i olan İslam'a döneceklerdir. Nitekim Kuran'da tüm insanların İslam'ı yaşamaya uygun bir fıtratta (yapıda) yaratıldıkları haber verilmiştir:

Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

Bu gelişmeler tüm dünya insanlarına bir teşvik ve Müslümanlara da bir müjde niteliğindedir. Ayrıca Allah'ın kulları için seçip beğendiği dinini yeryüzünde etkin kılacağı vaadinin yakınlaşmasının da birer alametidir. Allah Nur Suresi'nin 55. ayetinde bu vaadini şöyle bildirmiştir:

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Allah'ın izniyle 21. yüzyıl Allah'a dönüşün artacağı ve Kuran ahlakının tüm dünyayı saracağı bir dönem olacaktır.




EVRİM YANILGISI


Darwinizm yani evrim teorisi yaratılış gerçeğini reddetmek maksadıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir safsatadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerden tesadüflerle oluştuğunu iddia eden bu teori, evrenin Allah tarafından yaratılmış olduğunun ortaya çıkmasıyla, aslında yıkılmış durumdadır. Evreni yaratan ve en ince ayrıntısına kadar düzenleyen Allah'tır. O halde canlıların Allah tarafından yaratılmadıklarını, tesadüflerin ürünü olduklarını savunan evrim teorisinin de doğru olması mümkün değildir.
Nitekim evrim teorisini incelediğimizde, gerçekten bu teorinin bilimsel bulgular tarafından reddedildiğini görürüz. Canlılıkta var olan tasarım, cansız dünyadaki tasarımdan daha da kompleks ve çarpıcıdır. Örneğin cansız dünyada atomların ne kadar hassas dengelerle düzenlendiklerini inceleyebiliriz, dahası canlı dünyada bu atomların ne denli karmaşık tasarımlarla bir araya getirildiklerini, bunlar kullanılarak yapılan protein, enzim ve hücre gibi yapıların ne denli olağanüstü mekanizmalar olduklarını gözlemleyebiliriz.
İşte canlılıktaki bu olağanüstü tasarım, 20. yüzyılın sonunda Darwinizm'i geçersiz kılmış durumdadır.
Bu konuyu diğer bazı çalışmalarımızda çok ayrıntılı olarak ele aldık ve almaya devam ediyoruz. Ancak önemi açısından burada da özetlemekte yarar vardır.

Darwin'i Yıkan Zorluklar
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir öğreti olmasına karşın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı. Teoriyi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Charles Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı canlı türlerinin Allah tarafından ayrı ayrı yaratıldıklarına karşı çıkıyordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman içinde küçük değişimlerle farklılaşmışlardı.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmıyordu; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir "mantık yürütme" idi. Hatta, Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları" başlıklı uzun bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli soru karşısında açık veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorlukların gelişen bilim tarafından aşılacağını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendireceğini umuyordu. Bunu kitabında sık sık belirtmişti. Ancak gelişen bilim, Darwin'in umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.
Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisi, üç temel başlıkta incelenebilir:
1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını asla açıklayamamaktadır.
2) Teorinin öne sürdüğü "evrim mekanizmaları"nın, gerçekte evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.
Bu bölümde, bu üç temel başlığı ana hatları ile inceleyeceğiz.

Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni
Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaşık 3.8 milyar yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca kompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür bir evrim gerçekleşmişse neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bulunamadığı, teorinin açıklayamadığı sorulardır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıştır?
Evrim teorisi, yaratılışı reddettiği, hiçbir doğaüstü müdahaleyi kabul etmediği için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasarım, plan ve düzenleme olmadan, doğa kanunları içinde rastlantısal olarak meydana geldiğini iddia eder. Yani teoriye göre, cansız madde tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmış olmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır.

"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemişti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'dan beri inanılan "spontane jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin yemek artıklarından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli bir paçavranın üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğinde bu karışımdan farelerin oluşacağı sanılmıştı.
Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdığı dönemde ise, bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim dünyasında yaygın bir kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş yıl sonra, ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan bu inancı kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve deneyler sonucunda vardığı sonucu şöyle özetlemişti: "Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."78
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karşı uzun süre direndiler. Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin karmaşık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabileceği iddiasının geçersizliği daha da açık hale geldi.

20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar
20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda ortaya attığı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebileceğini ispat etmeye çalıştı. Ancak bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin şu itirafı yapmak zorunda kalacaktı: "Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı oluşturmaktadır."79
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni konusunu çözüme kavuşturacak deneyler yapmaya çalıştılar. Bu deneylerin en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından 1953 yılında düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde olduğunu iddia ettiği gazları bir deney düzeneğinde birleştirerek ve bu karışıma enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılan birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi.
O yıllarda evrim adına önemli bir aşama gibi tanıtılan bu deneyin geçerli olmadığı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek dünya koşullarından çok farklı olduğu, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.80
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti.81
Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyunca yürütülen tüm evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı. San Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede bu gerçeği şöyle kabul eder:
"Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdiğimizde sahip olduğumuz en büyük çözülmemiş problemle karşı karşıyayız: Hayat yeryüzünde nasıl başladı? "82

Hayatın Kompleks Yapısı
Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük bir açmaza girmesinin başlıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların bile inanılmaz derecede karmaşık yapılara sahip olmasıdır. Canlı hücresi, insanoğlunun yaptığı bütün teknolojik ürünlerden daha karmaşıktır. Öyle ki bugün dünyanın en gelişmiş laboratuvarlarında bile cansız maddeler bir araya getirilerek canlı bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken şartlar, asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taşı olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olasılıklar pratik olarak "imkansız" sayılırlar.
Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankasıdır. İnsan DNA'sının içerdiği bilginin, eğer kağıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan oluşan 900 ciltlik bir kütüphane oluşturacağı hesaplanmaktadır.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnız birtakım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu senaryosunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 tarihli sayısında bu gerçeği şöyle itiraf eder:
"Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır. "83
Kuşkusuz eğer hayatın doğal etkenlerle ortaya çıkması imkansız ise, bu durumda hayatın doğaüstü bir biçimde "yaratıldığını" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı yaratılışı reddetmek olan evrim teorisini açıkça geçersiz kılmaktadır.

Evrimin Hayali Mekanizmaları
Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim mekanizmaları" olarak öne sürdüğü iki kavramın da gerçekte hiçbir evrimleştirici güce sahip olmadığının anlaşılmış olmasıdır.
Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını tamamen "doğal seleksiyon" mekanizmasına bağlamıştı. Bu mekanizmaya verdiği önem, kitabının isminden de açıkça anlaşılıyordu: Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon Yoluyla...
Doğal seleksiyon, doğal seçme demektir. Doğadaki yaşam mücadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalacağı düşüncesine dayanır. Örneğin yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha hızlı koşabilen geyikler hayatta kalacaktır. Böylece geyik sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerden oluşacaktır. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri evrimleştirmez, onları başka bir canlı türüne, örneğin atlara dönüştürmez.
Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması hiçbir evrimleştirici güce sahip değildir. Darwin de bu gerçeğin farkındaydı ve Türlerin Kökeni adlı kitabında "Faydalı değişiklikler oluşmadığı sürece doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz" demek zorunda kalmıştı.84

Lamarck'ın Etkisi
Peki bu "faydalı değişiklikler" nasıl oluşabilirdi? Darwin, kendi döneminin ilkel bilim anlayışı içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya çalışmıştı. Darwin'den önce yaşamış olan Fransız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaşamları sırasında geçirdikleri fiziksel değişiklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortaya çıkıyordu. Örneğin Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türemişlerdi, yüksek ağaçların yapraklarını yemek için çabalarken nesilden nesile boyunları uzamıştı.
Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Kökeni adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla balinalara dönüştüğünü iddia etmişti.85
Ama Mendel'in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiyle kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal seleksiyon "tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalmış oluyordu.

Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi, ya da daha yaygın ismiyle Neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutasyonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim adına geçerliliğini koruyan model Neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
"Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir."86
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi geliştiren mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gösterdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan bir genetik olaydır. (İnsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekanizması" olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığına göre de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.

Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok
Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmış olmadığının en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.
Evrim teorisine göre bütün canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini hala taşımalarına rağmen, bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu teorik yaratıklara "ara-geçiş formu" adını verirler.
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu şöyle açıklamıştır:
"Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir."87

Darwin'in Yıkılan Umutları
Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında hummalı fosil araştırmaları yapıldığı halde bu ara geçiş formlarına rastlanamamıştır. Yapılan kazılarda ve araştırmalarda elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermiştir.
Ünlü İngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci olmasına karşın bu gerçeği şöyle itiraf eder:
"Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız; kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar görürüz."88
Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir geçiş formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türlerinin yaratıldıklarını gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden evrimleştiği hiçbir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıklaması, o türün yaratılmış olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma tarafından da kabul edilir:
Yaratılış ve evrim, yaşayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecek yegane iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da böyle olmamıştır. Eğer böyle olmadıysa, bir değişim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmiş olmalıdırlar. Ama eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmışlarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafından yaratılmış olmaları gerekir.89
Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in sandığının aksine, evrim değil yaratılıştır.

İnsanın Evrimi Masalı
Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında bazı "ara form"ların yaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:
1— Australopithecus
2— Homo habilis
3— Homo erectus
4— Homo sapiens
Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka bir şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmiş bir maymun türüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşımadıklarını göstermiştir.90
İnsan evriminin bir sonraki safhasını da evrimciler, "homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir. Evrimciler, bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir evrim şeması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlanamamıştır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder.91
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.92
Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü çok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynı ortamda yan yana bulunmuşlardır.93
Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiasının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkmazı şöyle açıklar:
"Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler."94
Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birtakım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri üzerinde 15 yıl araştırma yapan İngiltere'nin en ünlü ve saygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasına rağmen, ortada maymunsu canlılardan insana uzanan gerçek bir soy ağacı olmadığı sonucuna varmıştır.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıştır. Bilimsel olarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim dışı olarak kabul ettiği bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur. Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en "bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın evrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:
"Objektif gerçekliğin alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayılan bu alanlara—yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin yorumlanmasına—girdiğimizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı anda kabul etmeleri bile mümkündür."95
İşte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne inanan birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir biçimde yorumlamalarından ibarettir.

Göz ve Kulaktaki Teknoloji
Evrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyeceği bir diğer konu ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "nasıl görürüz" sorusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ışınlar gözde retinaya ters olarak düşerler. Bu ışınlar, buradaki hücreler tarafından elektrik sinyallerine dönüştürülür ve beynin arka kısmındaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulaşırlar. Bu elektrik sinyalleri bir dizi işlemden sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra şimdi düşünelim:
Beyin ışığa kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ışık beynin bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl teknolojisi bile bu netliği her türlü imkana rağmen sağlayamamıştır. Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın, sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın. Bu gördüğünüz netlikte ve kalitedeki bir görüntüyü başka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın bir numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araştırmalar yapılmakta, planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekranına bakın, bir de şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
Uzun yıllardır, onbinlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktalar. Evet üç boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.
İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekanizmanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size, odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar biraraya geldiler ve bu görüntü oluşturan aleti meydana getirdiler dese ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?
Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan alet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin ışık gibi sese de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algılayan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen kulağın oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır. En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik setini düşünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtığınızda daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik setinde olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyledir.
Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamıştır.
Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde çok daha büyük bir gerçek daha vardır.

Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?
Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden,  senfonileri, kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?
İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna dair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli gerçeğe hiçbir yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan kimdir? Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları algılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?
Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir hücrelerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden ibaret olduğunu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler.
Çünkü bu şuur, Allah'ın yaratmış olduğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde düşünmek için  beyne ihtiyaç duymaz.
Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli, gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran Yüce Allah'ı düşünüp, O'ndan korkup, O'na sığınması gerekir.

Materyalist Bir İnanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla açıkça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir. Teorinin hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdüğü evrim mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime aykırı bir düşünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düşünce, bilimin gündeminden çıkarılmıştır.
Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündeminde tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinin eleştirilmesini "bilime saldırı" olarak göstermeye bile çalışmaktadırlar. Peki neden?...
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, kendisinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanış oluşudur. Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne bağlıdırlar ve Darwinizm'i de doğaya getirilebilecek yegane materyalist açıklama olduğu için benimsemektedirler.
Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adamı" olduğunu şöyle itiraf etmektedir:
"Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan 'a priori' bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz."96
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye bağlılık uğruna yaşatılan bir dogma olduğunun açık ifadeleridir. Bu dogma, maddeden başka hiçbir varlık olmadığını varsayar. Bu nedenle de cansız, bilinçsiz maddenin, hayatı yarattığına inanır. Milyonlarca farklı canlı türünün; örneğin kuşların, balıkların, zürafaların, kaplanların, böceklerin, ağaçların, çiçeklerin, balinaların ve insanların maddenin kendi içindeki etkileşimlerle, yani yağan yağmurla, çakan şimşekle, cansız maddenin içinden oluştuğunu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama Darwinistler, "İlahi bir açıklamanın sahneye girmemesi" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayan herkes ise, şu açık gerçeği görecektir: Tüm canlılar, üstün bir güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcı'nın eseridirler. Yaratıcı, tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canlıları da yaratıp şekillendiren Allah'tır.


NOTLAR

1 Hürriyet Gazetesi, 27 Haziran 2000
2 http://dev.celebsites.com/denzelwashington/; Weekend Conversation with Denzel Washington, 12 Aralik 1999
3 Ahmet Altun, Zaman Gazetesi, Dünya İslam'a Kosuyor, Fikir Platformu, 05.01.2000
4http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=aC4JJKdJ&atmo=rrrrrrrq&pg=/et/98/9/12/wcli512.html
5 Akşam Gazetesi 20 Aralık 1998
6 Hürriyet Gazetesi, 8 Ocak 2000
7 Milliyet Gazetesi, 12 Ocak 2000
8 Hürriyet Gazetesi, 27 Haziran 2000
9 Akşam Gazetesi, 29 Aralık 2000
10 Hürriyet Gazetesi, 28 Aralık 2000
11 http://www.cnn.com/2001/ALLPOLITICS/stories/01/18/clinton.farewell/index.html
12 http://www.mtv.com
13 http://usinfo.state.gov/usa/islam/s122000.htm
14 http://web1.tusco.net/ourlady/bush.htm
15 http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=aC4JJKdJ&atmo=rrrrrrrq&pg
=/et/00/8/4/wrep504.html
16 CNN Türk Televizyonu, 20 Ocak 2001
17 http://www.georgebush2000.com/
18 http://www.geocities.com/CapitolHill/3750/religion.htm
19 http://christianity.about.com/religion/christianity/library/weekly/aa082100.htm?rnk=r1&terms
=Bringing+God+Back+to+School+
20 NewYork Post Gazetesi, 5 Kasım 1999
21 NewYork Times Gazetesi, 29 Ekim 2000
22 Sabah Gazetesi, 31 Ocak 2001
23 http://www.christianity.com/CC/article/1,1183,PTID2546|CHID|CIID133310,00.html
24 http://www.georgewbush.com/News/speeches/110299_education.html
25 Hürriyet Gazetesi, 11 Mart 2000
26 Sabah Gazetesi, 30 Mart 2000 
27 Hürriyet Gazetesi 11 Ocak 2001
28 Hürriyet Gazetesi, 12 Ocak 2001
29 The Islamic Bulletin, Vol. IX, no. 20, Ağustos 2000, s. 4
30 Aksiyon Dergisi, 31 Nisan - 5 Mayıs 1997
31 http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=gjYnNnGu&atmo=rrrrrrrq&pg =/et/98/1/31/wgod31.html
32 http://www.findarticles.com/cf_0/m1058/21_117/63904085/p2/article.jhtml?term=
33 http://www.findarticles.com/m1058/21_117/63904085/p1/article.jhtml
34 Newsweek Dergisi , 8 Ocak 2001, s. 50-51
35 http://mrshowbiz.go.com/news/Todays_Stories/970411/4_11_97_3vandamme.html
36 http://www.youmagazine.com/celebrities_index.html
37 http://people.aol.com/people/pprofiles/kdouglas/archives/archive1.html
38 http://dev.celebsites.com/denzelwashington/  (McCalls, Temmuz 2000 röportajı)
39 http://dev.celebsites.com/denzelwashington/  (Weekend Conversation with Denzel Washington, 12 Aralık 1999)
40 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Tv_and_Movies/Washington.html
41 http://us.imdb.com/NewsFeatures/denzelwashington
42 CNBC-e televizyonu
43 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Tv_and_Movies/Renee_Russo.html
44 Sabah Gazetesi, Pazar Eki, 14 Ocak 2001
45 www.sinemafanatik.com
46 http://www.planetkilmer.com/movies/poe/cs_sentinel/3.html
47 http://www.tfccs.com/GV/CSPS/SENT/Sentinel028_00.html
48 http://www.starpulse.com/cgi-bin/SPClick.exe?CID=2164701&SID=1012007&RID=4102&Site_id=682634556&url=http://sooma.net/mel/archives.html&argc=&action=click&nav=Actors>G>Gibson,_Mel>Interviews
49 http://www.livingdharma.org/Real.World.Buddhism/S.Stone-BuddhismPractice.html
50 http://www.sinemafanatik.com
51 http://www.starpulse.com/cgi-bin/SPClick.exe?CID=2164701&SID=7303818&RID=4102&Site_id=235127152&url=http://www.time.com/time/magazine/1997/dom/971013/box2.html&argc=&action=click&nav=Actors>P>Pitt,_Brad>Interviews
52 J-14 Magazine, Ocak 2001, s. 10
53http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/f/fugees990527.html
54 http://www.anglicanmediasydney.asn.au/cul/LaurynHill.htm; The Miseducation of Lauryn Hill (Columbia/Ruffhouse, 1998) reviewed by Jeremy Halcrow, The 1999 Grammy Award Television Broadcast 
55 http://www.hisp.com/mar96/santana.html
56 http://www.jessicasimpson.com/index2.html
57 Time International Magazine, sayi. 45, 9 Kasim 1992, s. 57
58 Radikal Gazetesi, 22 Aralık 2000
59 http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/m/masefeature99_2.html
60 http://www.mariahcarey.org/reading/quotes.shtml
61 http://www.mtv.com
62 http://people.aol.com/people/where_now/0006/hammer.html
63 http://www.mtv.com/news/gallery/b/backstreet00_2/brian.html
64 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Brian_Littrell.html
65 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Brian_Littrell.html
66 http://www.amuznet.com/chat_ajmclean.asp
67 http://www.angelfire.com/az/destinypower/story.html
68 http://www.angelfire.com/az/destinypower/story.html
69 http://www.nsync.com/upclose/lance.html; http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/
Music/Lance_Bass.html
70 http://chat.yahoo.com/c/events/transcripts/music/nsync990222.html
71 http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/s/shyne00/index3.
html
72 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Aretha_Franklin.html
73 Life Magazine, Aralık 1998, s. 63
74 Life Magazine, Aralık 1998, s. 66
75 http://www.telegraph.co.uk/et?ac=004209710555050&rtmo=qxMJees9&atmo=rrrrrrrq&pg=/et/
97/12/23/wgod23.html
76 http://www.internetbookinfo.com/ibic/include/whatsnew98/msg00368.html; Evangelical Press News Service
77 Newsweek Magazine, Science Finds God, 1998, s. 44
78 Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977. s. 2
79 Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196
80 "New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of the American Meteorological Society, cilt 63, Kasım 1982, s. 1328-1330.
81 Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7
82 Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40
83 Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific American, cilt 271, Ekim 1994, s. 78
84 Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189
85 Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 184.
86 B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988.
87 Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179
88 Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Association, cilt 87, 1976, s. 133
89  Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books, 1983. s. 197
90 Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, ss. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, cilt 258, s. 389
91 J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aralık 1992
92 Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed., New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, vol. 3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272
93 Time, Kasım 1996
94 S. J. Gould, Natural History, vol. 85, 1976, s. 30
95 Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19
96 Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Books, 9 Ocak, 1997, s. 28.