BATI DÜNYASI ALLAH'A
YÖNELİYOR
Ve insanların Allah'ın
dinine
dalga dalga girdiklerini
gördüğünde,
Hemen Rabbini
hamd ile tesbih et ve
O'ndan mağfiret dile.
Çünkü O,
tevbeleri çok kabul edendir.
(Nasr Suresi,
2-3)
HARUN YAHYA
Şubat 2001
Birinci Baskı: Şubat 2001
ISBN
VURAL YAYINCILIK
Çatalçeşme Sok. Üretmen
Han
No: 27/13 Cağaloğlu-İstanbul
Tel: (0 212) 511 42 30
Baskı: SEÇİL OFSET
100, Yıl Mahallesi MAS-SİT Matbaacılar Sitesi
4. Cadde No: 77 Bağcılar-İstanbul Tel: (0
212) 629 06 15
YAZAR
ve ESERLERİ HAKKINDA
Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar, siyasi, imani ve
bilimsel konularda pek çok eser vermiştir. Yazarın evrimcilerin sahtekarlıklarını,
iddialarının geçersizliğini ve Darwinizm'in kanlı ideolojilerle olan karanlık
bağlantılarını ortaya koyan çok önemli eserleri mevcuttur.
Müstear isim, inkarcı düşünceye karşı mücadele eden iki
Peygamberin hatıralarına hürmeten isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya
isimlerinden oluşturulmuştur.
Yazar tarafından kitapların kapağında Resulullah'ın mührünün
kullanılmış olmasının sembolik anlamı ise, kitapların içeriği ile ilgilidir. Bu
mühür, Kuran-ı Kerim'in Allah'ın son kitabı ve son sözü, Peygamberimizin de
hatem-ül enbiya olmasını remzetmektedir. Yazar da, yayınladığı tüm çalışmalarında,
Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinerek, inkarcı düşünce
sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı itirazlarını
tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük
bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'ın mührü, bu son sözü söyleme
niyetinin bir duası olarak kullanılmıştır.
Yazarın tüm çalışmalarındaki ortak hedef, insanlara Kuran'ın tebliğini
ulaştırmak ve böylelikle onları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel
imani konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve bazı önemli konuları hatırlatmaktır.
Harun Yahya'nın eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den
Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'ya ve Brezilya'ya kadar dünyanın
pek çok ülkesinde beğeniyle okunmaktadır. İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca,
İspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca,
Endonezyaca gibi hemen her dile çevrilen eserler yurtdışında geniş bir okuyucu
kitlesi tarafından takip edilmektedir.
Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler
pek çok insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanında derinleşmesine vesile
olmaktadır. Kitapları okuyan, inceleyen her kişi, bu derin farklılığınve faydanın,
eserlerdeki hikmetli, akılcı, kolay anlaşılır ve samimi üslubun farkına
varmaktadır. Bu eserler süratli etki, kesin netice, itiraz edilemezlik,
çürütülemezlik özellikleri taşımaktadır. Eserlerin her birinde hiç kimsenin reddedemeyeceği,
samimi, açık, ispatlı bir anlatım vardır. Kuşkusuz bu özellikler, Allah'ın
nasip ettiği bir hikmet ve anlatım çarpıcılığından kaynaklanmaktadır.
Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda insanların
görmediklerini görmelerini sağlayan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin
okunmasının teşviki de elbette önemli bir hizmet olmaktadır.
Ne var ki bu değerli eserleri tanıtmak yerine, insanlara şüphe
veren, karmaşa yaratan, hiçbir faydası olmayan eserlerin savunuculuğunu
yapanlar da vardır. Bu kişiler Müslümanların içinde bulundukları durumu,
çektikleri eziyetleri düşünmelidirler. Dünyada süregelen zulüm ve kargaşalardan
kurtulmanın tek yolunun Kuran ahlakının yaşanması ve anlatılması olduğunu da
unutmamalıdırlar. Bilmelidirler ki,
yazarın eserleri bu hizmette öncü rol üstlenmiştir ve bu eserler, Allah'ın
izniyle, 21. yüzyılda dünya insanlarını Kuran'da tarif edilen huzur ve barışa,
doğruluk ve adalete, güzellik ve mutluluğa taşımaya bir vesile olacaktır.
OKUYUCUYA
Bu
kitapta ve diğer çalışmalarımızda evrim teorisinin çöküşüne özel bir yer ayrılmasının
nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtarı felsefenin temelini oluşturmasıdır.
Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Darwinizm, 140 yıldır
pek çok insanın imanını kaybetmesine ya da kuşkuya düşmesine neden olmuştur.
Dolayısıyla bu teorinin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli
bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise
zorunludur. Kimi okuyucularımız belki tek bir kitabımızı okuma imkanı
bulabilir. Bu nedenle her kitabımızda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayrılması
uygun görülmüştür.
Belirtilmesi
gereken bir diğer husus, bu kitapların içeriği ile ilgilidir. Yazarın tüm
kitaplarında imani konular, Kuran ayetleri doğrultusunda anlatılmakta, insanlar
Allah'ın ayetlerini öğrenmeye ve yaşamaya davet edilmektedir. Allah'ın ayetleri
ile ilgili tüm konular, okuyanın aklında hiçbir şüphe veya soru işareti bırakmayacak
şekilde açıklanmaktadır.
Bu
anlatım sırasında kullanılan samimi, sade ve akıcı üslup ise kitapların yediden
yetmişe herkes tarafından rahatça anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu etkili ve yalın
anlatım sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine
tam olarak uymaktadır. Dini reddetme konusunda kesin bir tavır sergileyen
insanlar dahi, bu kitaplarda anlatılan gerçeklerden etkilenmekte ve anlatılanların
doğruluğunu inkar edememektedirler.
Bu
kitap ve yazarın diğer eserleri, okuyucular tarafından bizzat okunabileceği
gibi, karşılıklı bir sohbet ortamı şeklinde de okunabilir. Bu kitaplardan
istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitapları birarada okumaları,
konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmaları açısından
yararlı olacaktır.
Bunun
yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların tanınmasına ve
okunmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır. Çünkü yazarın tüm
kitaplarında ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini
anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitapların diğer insanlar tarafından
da okunmasının teşvik edilmesidir.
Kitapların
arkasına yazarın diğer eserlerinin tanıtımlarının eklenmesinin ise önemli
sebepleri vardır. Bu sayede kitabı eline alan kişi, yukarıda söz ettiğimiz
özellikleri taşıyan ve okumaktan hoşlandığını umduğumuz bu kitapla aynı vasıflara
sahip daha birçok eser olduğunu görecektir. İmani ve siyasi konularda
yararlanabileceği zengin bir kaynak birikiminin bulunduğuna şahit olacaktır.
Bu
eserlerde, diğer bazı eserlerde görülen, yazarın şahsi kanaatlerine, şüpheli
kaynaklara dayalı izahlara, mukaddesata karşı gereken adaba ve saygıya dikkat
etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, şüpheci ve ye'se sürükleyen anlatımlara
rastlayamazsınız.
İÇİNDEKİLER
21.
Yüzyıl , Allah'a yönelişin müjdesini vermektedir
Yeni
binyılda dünya liderleri Allah'a yönelişin önemini dile getiriyorlar
Batılı
sanatçıların Allah'a yönelişi
Ünlü şarkıcılar
Allah'a yönelişlerini her ortamda dile getiriyorlar
Batı'da
bilim dünyası da Allah'a yönelmiştir
Sonuç
Evrim
Yanılgısı
Notlar
21.
YÜZYIL, ALLAH’A YÖNELİŞİN MÜJDESİNİ
VERMEKTEDİR
Geçen yüzyıl savaşlar, zulümler, toplu katliamlar, ırkçı saldırılarla
dolu, soykırımların yaşandığı bir yüzyıldı. Bu belaların sebepleri ise 19. yüzyılda
hazırlanmaya başlamıştı. İlkçağlardan beri maddenin mutlak varlık olduğunu
iddia eden maddeci düşünce, Darwin'in 19. yüzyılda ortaya attığı evrim
teorisiyle güç bulunca, dinsiz ideolojilerde geniş çaplı bir yayılma oldu. Bu
ideolojiler bir anda toplumların hayat felsefesi haline geldi.
Materyalist ideolojilerin toplumlarda uygulanmasıyla, zayıfı ezen,
devlet kurumuna karşı, aile kavramını hiçe sayan, barış, huzur, kardeşlik tanımayan,
sevgi, vefa, saygı gibi manevi değerlerden uzak, sanattan, bilimden zevk almayan
nesiller ortaya çıktı. Ahlaki değerleri yok sayan, yalnızca maddeye önem veren
bu anlayışın hakim olmasıyla, insanlar adeta ruhsuzlaştırıldı. Allah'ın varlığını
ve dini inkar eden bir dünya oluşturmaya çalışan materyalistler, insanlara, hiç
kimseye karşı sorumlulukları olmadıkları ve hiç kimsenin hakkını gözetmeden
diledikleri gibi yaşayabilecekleri yalanını empoze ettiler.
Bunda da kısmen başarılı oldular ve ortaya dinden tamamen uzak yaşayan
ve insani duygulardan uzaklaştırılmış bir nesil çıktı. Darwinist eğitimle yetişen
bu nesil, üniversitede hayat felsefesi olarak Darwinizm'in "güçlü olan yaşar,
zayıf olan elenir", "hayat bir mücadeledir", "gelişmek için
savaşmak gerekir" telkinlerini almış, bu telkinlerle dolu Darwinist
kitapları okumuş bireylerden meydana geliyordu. Bunun neticesinde toplumda
giderek artan sayıda dinsiz, Allah inancı olmayan, ahirete inanmayan, hesap
gününü düşünmeyen insanlar meydana geldi. Üniversitelerde hocalar, siyaset
yapan politikacılar, sanatçılar, sporcular, aydınlar, bilimadamları felsefe
olarak materyalizmi benimsedikleri için, konuşmaları, fikirleri, ortaya çıkardıkları
eserler hep bu dinsizliğin birer ürünü oldu. Bilim adamları yaptıkları keşifleri,
yaratılış gerçeği yerine evrim safsatasına bağladı; edebiyatta, sanatta ortaya
çıkan her eserin ana fikri materyalizme dayandırıldı; siyasetçiler, üniversite
hocaları, aydınlar yaptıkları her konuşmada bu dinsiz felsefeyi övdüler.
İşte 19. yüzyılda filizlenmeye başlayan dinsiz ideolojilerin dünya
toplumlarına hakim olmasının sonucunda, 20. yüzyıl belaların ve sıkıntıların çağı
olarak tarih sahnesinde yer aldı.
Ancak artık 20. yüzyıl geride kaldı. Şu an 21. yüzyılda; yepyeni
bir çağdayız. Geçtiğimiz yüzyılda
materyalist felsefenin, -hangi isimle ortaya çıkarsa çıksın- yıkımdan başka bir
şey getirmediğini gören dünya insanları artık Allah'a yöneliyor. Özellikle 20.
yüzyılın son dönemlerinde başlayan bu dine ve maneviyata geri dönüş, hızlı bir
akımla tüm dünyayı sardı. Allah'a inanan, dua eden, yaratılış delillerini
gören, aile, devlet, millet, ahlak gibi kavramlara hak ettikleri gerçek değeri
veren toplumlar oluşmaya başladı.
Elbette bunun en büyük nedeni, dinsizlik propagandası yapan faşist
ve komünist ideolojilerin oluşturduğu sistemlerin insanlara yaşatmış olduğu yıkım,
sefalet, acı ve zulümdür. Özellikle Rusya'da, dinsizliğin doğurduğu felaketlere
tüm dünya defalarca şahit olmuştur. Ekonomik bunalım, ahlaki dejenerasyon, açlık...
Tüm bunlar Darwinist hezeyanları temel alan komünist Rusya'nın ardında bıraktığı
kara tablonun bir parçasıdır. İşte tüm bu yaşananlar dünya insanlarına ders
olmuş ve özellikle Batı dünyasında Allah'a yöneliş hız kazanmıştır.
Bu ani dönüş, birçok alanda çarpıcı bir şekilde kendini
göstermektedir. Dünyanın önde gelen liderleri, politikacılar, askerler,
hukukçular, sanatçılar, sporcular, bilim adamları, aydınlar Allah'a olan
inançlarını açıkça ortaya koymaktadırlar. 20. yüzyılın Stalin, Lenin, Hitler,
Mussolini gibi dinsiz, kanlı, zalim liderlerinin ve Marx, Engels gibi
felsefecilerinin aksine 21. yüzyılın çağdaş liderleri Allah inancının,
maneviyatın ve barışın önemini kavramışlardır.
Liderlerin yanısıra sanatçılar, bilimadamları, sporcular,
yazarlar, aydınlar artık çalışmalarında, yaptıkları açıklamalarda Allah'ın
ismini anarak, Batı'da dine ve maneviyata yönelişin önemini ifade
etmektedirler. Son yıllarda düzenlenen ödül törenlerinde sanatçıların büyük çoğunluğu
Allah'a olan şükranlarını dile getirmekte, sporcular başarılarının Allah'ın bir
lütfu olduğunu belirtmekte, birçok bilimadamı yaratılış gerçeğini kabul
etmektedir. Aynı şekilde 21. yüzyıl insanları da bu önemli gerçeğin
bilincindedirler. Tüm bu gelişmeler 19. yüzyılda yaygın olarak benimsenen
materyalist felsefenin, 21. yüzyılda yerini tekrar Allah inancına, doğruya, barışa,
güzel olana bıraktığını göstermektedir.
Bu, Allah'ın insanlara vaadidir:
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz
batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
ALLAH'A YÖNELİŞİN
TOPLUMDAKİ YANSIMALARI
Son yıllarda medyada "Allah'a inanıyorum", "her
gece dua ederim, "Allah'a şükretmediğim tek bir günüm bile
geçmiyor.", "Allah sizi ve ülkemizi korusun", "Allah'a teşekkür
ederim" gibi başlıklı haberlere çok
sık rastlıyoruz. Ancak bu haberlerde üzerinde dikkatle durulması gereken nokta
bu sözleri kimlerin söylediğidir. Bu sözlerin sahipleri dünyada milyonlarca kişinin
beğeniyle izlediği sanatçılar, gençlerin şarkılarını ezbere bildiği şarkıcılar,
insanların maçlarını takip ettiği sporcular veya dünya politikasına yön veren
ülkelerin liderleridir. Toplumun önde gelen kişileri, bu sözleriyle tüm dünyada
büyük bir hızla yayılan Allah'a yönelişin en somut örneğini sergilemektedirler.
Bu insanlar inançlarını dile getirmekten hiç çekinmeden, her fırsatta Allah'a
olan sevgilerini ve bağlılıklarını vurgulamaktadırlar. Sanatçılar, kendileriyle
yapılan röportajlarda, albümlerinin kapaklarında, çevirdikleri filmlerde,
söyledikleri şarkılarda, ödül törenlerinde; politikacılar günlük hayatlarında,
konuşmalarında kısacası her fırsatta Allah'a karşı olan bağlılık duygularını
anlatmaktadırlar.
İngiltere ve Amerika gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerinin başında
olan liderler de yaptıkları birçok konuşmada Allah'a yönelişin, manevi değerlerin
insanlık açısından öneminin üzerinde durmaktadırlar.
Örneğin dindar kimliğiyle tanınan İngiltere Başbakanı Tony
Blair, 2001 yılı Ocak ayında düzenlenen bir toplantıda İslam'daki
sosyal adalet kavramının kendisini çok etkilediğini söylemiştir. Ve yine
Kuran'da yer alan zekatı örnek vererek yardımlaşmanın toplumlarda yaygınlaşmasını
umduğunu dile getirmiştir. Tony Blair'in bu sözleri, tüm dünyada Kuran ahlakına
yönelişe büyük bir ihtiyaç olduğu ve bu sürece hızla girildiğini
göstermektedir.
İngiltere'nin yanısıra dünyada en çok söz sahibi olan ülkelerden
olan Amerika'da da durum farklı değildir. Amerika'nın eski başkanı Bill
Clinton, 1997 senesinde inanç özgürlüğüyle ilgili bir genelge yayınlayarak
her kesimden insanın huzur ve güvenlik içinde ibadetlerini yerine getirmesine
imkan sağlamıştır. Bunun yanısıra İslam dinine olan hayranlığını defalarca dile
getirmiş, tüm dünyada barışın sağlanması için insanları Allah'a dua etmeye
davet etmiş, Kuran'dan ayetleri örnek vererek insanları dine yönelmeye teşvik
etmiştir. Bill Clinton ayrıca, tarihin en büyük buluşlarından biri olan Genom
Projesi'nin açıklanmasının ardından tüm dünyaya hitaben yaptığı konuşmasında,
"Allah'ın yaşamı yarattığı dili öğreniyoruz'' diyerek başladığı
sözlerini "Allah'ın en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve
karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz''
diyerek tamamlamıştır.1 Clinton, bu sözleriyle tüm
dünyada hızla yayılan Allah'a ve yaratılış gerçeğine dönüşü dile getirmiştir.
Yine 19 Ocak 2001 tarihinde Amerikan halkına hitaben yaptığı "Veda Konuşması"nı
da şu sözlerle noktalamıştır: "Allah sizi korusun,
Allah Amerika'yı korusun."
Yeni başkan olan George W. Bush da,
başkanlık seçimleri öncesinde Amerika'da devlet okullarında Yaratılış'ın
okutulması gerektiğini vurgulamış, dini ve ahlaki eğitime önem verilmesi
gerektiğini dile getirmiştir.
Son olarak Newsweek dergisinin
Ocak 2001 sayısındaki bir makalede Meksika'nın yeni başkanı Vicente
Fox'un, yaklaşık bir yüzyıldan sonra ülkenin yönetimini ele alan en
açık dindar olduğu yazılmıştır. Tüm bunlar artık Batı'nın yeni liderlerinin
Allah'a yönelişin önemini kavradıklarını açıkça göstermektedir.
Dünya liderlerinin yanısıra sanat dünyasında da Allah'a dönüşün
izleri açıkça görülmektedir. Dünyaca ünlü sinema oyuncularının her biri artık
demeçlerinde Allah'a olan inançlarını vurgulamaktadırlar. Örneğin sinema dünyasının
önde gelen isimlerinden Oscar ödüllü sinema oyuncusu Denzel Washington, bir
röportajında başından geçen bir olay için "bu Allah'ın planı, benim değil",
"şu an bulunduğum yere Allah'ın yardımıyla geldim" diyerek Allah'a ve
kadere olan inancını ve Allah'a olan güvenini dile getirmiş, ayrıca çocuklarını
da Allah inancıyla yetiştirdiğini belirtmiştir.2
Ünlü komedyen Jim Carrey ise
bir röportajında sahip olduğu yetenek için Allah'a şükrettiğini açıkça dile
getirmiştir.
Bunların yanısıra Arnold Schwarzeneger, Mel Gibson,
Sharon Stone, Jean-Claude Van Damme gibi birçok ünlü de yaşadıkları debdebe dolu
hayatın geçiciliğini anlayıp, Allah inancına yönelen ünlülerdir.
Sinema oyuncularının Allah'a yönelişlerindeki bu dikkat çekici artışın
yanısıra son yıllarda çevrilen Holywood filmlerinde dini temaların işlenmesi de
bu açıdan önemlidir. Milyonlarca dolar masraf yapılarak, en son teknoloji
kullanılarak çekilen "Armageddon", "End of Days" (Şeytanın
Günü), "Resurrection" (Diriliş), "Devil's Advocate" (Şeytanın
Avukatı) gibi filmlerde senaryolar Allah inancı, kıyamet günü, melek, şeytan,
kader konuları üzerine kurulmuştur.
Sanat dünyasının müzisyen çevresinde son yıllarda yaşanan Allah
inancına yönelişin örneklerini görmek mümkündür. Bunu anlamak için her yıl
düzenlenen Müzik Ödülleri Törenleri'nden sadece birini takip etmek bile
yeterlidir. Grammy, Brits, VH1, MTV Müzik Ödülleri gibi törenlerde ödül alan
sanatçıların yüzde doksanı yaptıkları konuşmalarda ilk önce Allah'a teşekkür
etmektedirler.
Örneğin ünlü genç şarkıcı Shakira, 2000
senesinde MTV'nin düzenlediği Müzik Ödülleri Töreni'nde ödülünü aldıktan sonra
"bana bu hediyeyi verdiği için Allah'a teşekkür ederim" demiş,
yine bir başka ünlü şarkıcı olan Lauryn Hill,
1999 senesinde düzenlenen Grammy Ödül Töreni'nde Allah'a olan inancını dile getirmiştir.
Bunların yanısıra ünlü şarkıcı Sinéad O'Connor,
"Allah bana yardım etti, bana sesimi... verdi"
diyerek, sahip olduğu yeteneğin Allah'ın bir nimeti olduğunu belirtmiştir.
Dünyanın en ünlü gitaristlerinden biri olan Carlos Santana da
bir ödül töreninde sanatçılara hitaben yaptığı konuşmasında müzik kabiliyetinin
Allah'ın verdiği bir yetenek olduğunu milyonlarca insana hatırlatmıştır.
Bir başka dikkat çekici nokta da, hergün televizyonlarda onlarca
kere yayınlanan bu şarkıcıların söyledikleri şarkıların sözleridir. Bu sözlerin
birçoğunda Allah'a sığınma, Allah'a yalvarma, dua tarzında ifadeler vardır. Bu,
çok önemli bir noktadır. Bu şarkıları ezberleyen, sürekli söyleyen her genç aslında
Allah'a yalvardığının, Allah'ın ismini andığının farkındadır. Örneğin gençlerin
oluşturduğu çok ünlü bir grup olan Boyz II Men, bir şarkılarında
sadece Allah'a yalvararak, dua etmektedirler. Bu gençleri seven milyonlarca
hayranı da onların Allah'a olan samimi yakınlıklarını kendilerine örnek
almaktadır.
Bu şarkıcıların albüm kapakları dikkatlice incelendiğinde Allah'a
olan yönelişleri burada da açıkça görülebilir. NSYNC,
Backstreet Boys gibi özellikle genç şarkıcılardan oluşan
grupların çıkardıkları son albümlerin kapakları çok önemli mesajlar
içermektedir. Dünyada milyonlarca genç hayranı olan, her yıl onlarca ödül alan
NSYNC grubunun en son çıkardığı "No Strings Attached" adlı
albümlerinin kapağında yer alan teşekkür sözleri, özellikle gençlerin Allah'a
yönelişinin en büyük delilidir. Bu gençlerden biri olan Chris
Kirkpatrick'in Allah'a olan inancını yansıtan sözleri şöyledir:
"Beni koruduğu ve bana verdiği hediyeyle
insanlara ulaşma fırsatı verdiği için Allah'a teşekkür ederim. Tüm bunları bana
veren Sen'sin ve Sana sonsuz şükürler olsun."
YENİ BİNYILDA DÜNYA LİDERLERİ ALLAH’A YÖNELİŞİN
ÖNEMİNİ DİLE GETİRİYOR
Dünyanın önde gelen ülkelerinin liderleri
seçim kampanyalarında, başkanlık törenlerinde, çeşitli demeçlerinde Allah'a
yönelişin üzerinde durmuşlar ve her fırsatta Allah'ın ismini anmışlardır.
Materyalist felsefenin bir ürünü olan inançsızlığın insanlığı savaş, açlık,
zulüm, soykırım gibi felaketlere sürüklediğini farkeden bu liderler, artık
halklarını Allah inancına ve maneviyata yönelmeye teşvik etmektedirler.
İlerleyen sayfalarda bu kişilerden bazılarının, dindar kimlikleri
ile ilgili bilgilere ve kendi sözlerine yer verilmektedir.
BILL CLINTON,
Eski ABD Başkanı
Bill Clinton'ın başkanlığı döneminde dine yöneliş yolunda büyük adımlar
atıldı. Örneğin 1996 senesinde ABD tarihinde ilk kez Beyaz Saray'da
Müslümanlara iftar yemeği verildi. Yine 1997 yılında Clinton'ın yayınladığı bir
genelgeyle inanç hürriyeti konusunda büyük aşamalar kaydedildi.3 Bu gelişmeleri takiben toplumun her alanında
insanlar Allah'a olan yönelişlerini açıkça ilan ettiler. Politikacılar, ordu
mensupları, bilimadamları, sanatçılar, sporcular kısaca toplumun her kesimi artık
Allah'a olan inançlarını açıkça ilan etmektedirler. İşte eski Amerikan başkanı
Bill Clinton'ın Allah'ı öven sözlerinden bazı örnekler:
Tarih:
12 Eylül 1998
Konu:
Clinton'un Beyaz Saray'da verdiği kahvaltı daveti
"… Dün gece geç saate kadar bugün ne söylemem gerektiği ile
ilgili düşünüp, dua ettim… İstediğim gibi bir insan olabilmek için Allah'ın
yardımına ihtiyacım var… Bu ülkenin çocukları
etkileyici bir şekilde dürüstlüğün önemli olup, bencilliğin yanlış olduğunu öğrenebilirler.
Fakat Allah bizi değiştirebilir ve bizi zor anlarda güçlü kılar… Birkaç
gün önce Florida'dayken Yahudi bir arkadaşım bana "Pişmanlığın Kapıları"
adlı bir yakarış kitabı verdi. Size bu kitaptan bir bölüm okumak istiyorum…
"Allah'ım bize duygusuzluktan hissiyata, düşüncesizlikten kararlılığa, kıskançlıktan
hoşnutluğa, ilgisizlikten disipline, korkudan imana geçmemizde yardımcı ol.
Bizi esirge, Allahım, bizi sana geri döndür."… Allah'a
bana temiz bir kalp vermesi, ... imanımla yürümemi sağlaması için yalvarıyorum…
Allah sizi korusun.4
Tarih:
20 Aralık 1998
Konu:
Ramazan Kutlaması
"ABD Başkanı Bill Clinton, İslam dinine hayran olduğunu soyledi..."5
Tarih: 8 Ocak 2000
Konu: Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı
"Oruç tutulan Ramazan ayı, sadece kutsal bir görev anlamına gelmekle kalmayıp,
güçlü bir öğretidir ve İslam dininin dünyaya armağanıdır. Ramazan,
Müslümanlar'ın yanısıra bütün insanlığa, acı ve yoksulluk çekenlere yardım
etmemiz konusundaki yükümlülüğümüzü hatırlatır. Ramazan, daha iyi ve daha
insanca bir dünya oluşturmamız için bize bir arada çalışmamız gerektiğini hatırlatır.
Bütün inançların saygı gördüğü, ayrı inanç ve etnik kökenlerden gelen insanların
birarada uyum içinde yaşayabildiği, farklılıklarımızdan güç ve neşe bulabildiğimiz
bir dünyanın ortaya çıkmasını umuyoruz ve bunun için dua ediyoruz. Ortadoğu'da ve dünyanın
diğer yerlerinde barışın hakim olacağı, insanların şiddetin gölgesinden
kurtularak çocukları için daha iyi bir yaşam oluşturabileceği yeni bir ayın
gelmesi için dua ediyoruz.''6
Tarih: 12 Ocak 2000
Yer: Beyaz Saray
"ABD Başkanı Bill Clinton, Ramazan
Bayramı'nın son gününde Beyaz Saray'da bir kutlama düzenleyerek İslam dinine
övgüler yağdırdı... Clinton, törende
yaptığı konuşmada, yeryüzündeki her dört kişiden birinin İslam dinine mensup
olduğunu belirterek, "Dünyanın İslam dininden öğreneceği çok şey
var" diye konuştu. İslamiyetin barıştan yana olduğunu söyleyen
Clinton, Kuran'da bu yöndeki ayetlere de işaret ederek, "Bir ayette
Allah'ın ulusları ve kabileleri birbirlerini küçümsemeleri için değil, tanımaları
için yarattığı anlatılır. Bundan çok etkilendim" dedi. Başkan Clinton,
kızı Chelsea'nin de lise yıllarında İslam tarihi üzerine ders aldığını ve bu
çerçevede Kuran'ın birçok bölümünü okuduğunu söyledi. "Chelsea, akşam eve
geldiğinde eşimle bana İslamiyete ilişkin bilgiler verir ve daha sonra soru
sorup bizi sınardı."7
Tarih: 27 Haziran 2000
Konu: Genom Projesinin Açıklanmasının
Ardından Tüm Dünyaya Hitaben Yapılan Açıklama
"Başkan Clinton, genetik şifrenin
çözümünü tarihin en büyük buluşlarından biri olarak tanımladı. Clinton, Beyaz
Saray'da düzenlediği basın toplantısında "Allah'ın yaşamı yarattığı
dili öğreniyoruz'' dedi. ... Clinton,
"Allah'ın en kutsal armağanının ne
kadar harika, güzel ve karmaşık olduğunu daha yakından anlıyoruz'' dedi.8
Tarih: 28 Aralık 2000
Konu: Ramazan Bayramı Kutlaması
"Bütün Amerikan halkı adına, dünyadaki
tüm Müslümanlar'ın Ramazan Bayramı'nı kutlamaktan onur duyuyorum. İster bu
ülkede doğmuş, ister Afrika, Ortadoğu, Asya veya Avrupa'dan göç etmiş olsun,
Müslümanlar Amerikan toplumunda giderek daha önemli bir unsur haline geliyor. İslam
dininin ülkemizde büyümesinden dolayı bütün inançlara mensup Amerikan vatandaşları,
Müslümanlar'ın oruç tuttuğu, dua ettiği ve kendilerini Kuran'ın öğretisine adadığı
Ramazan ayının önemini daha iyi kavrıyor."9
"Clinton, bu yıl Müslümanların Ramazan
Bayramı, Hıristiyanların Noel'i ve Musevilerin Hanukah Bayramı'nın aynı zamana
rastladığını belirterek, hem Kuran, hem İncil, hem de Tevrat'ın bütün
inananlara komşularını sevmelerini ve başkalarına iyi davranmalarını emrettiğini,
Kuran'ın ise, herkesin ortak bir insanlığı ve onuru paylaştığını anlattığını
kaydetti."10
Tarih: 19 Ocak 2001
Konu: Clinton'ın Başkanlığa Veda Konuşması
"... Allah sizi korusun, Allah
Amerika'yı korusun"11
Bill Clinton döneminde başkan yardımcısı
olan ve 2000 senesi Amerikan Başkanlık Seçimlerinde başkan adayı olan Al Gore da, seçimle ilgili
mahkemenin kararını açıklamasının ardından yaptığı konuşmasını şu sözlerle
bitirmiştir;
"...Allah
sizi ve ülkemizi korusun."12
MADELEINE ALBRIGHT,
Eski
ABD Dışişleri Bakanı
2001 yılında ilk kez ABD Dışişleri Bakanlığı'nın
resmi internet sayfasında İslam Bölümü açıldı. Bu sayfada Eski Dışişleri Bakanı
Madeleine Albright'ın İslam'ın Amerika'daki yükselişiyle ilgili yaptığı açıklamada
çarpıcı bilgiler yer almaktadır:
"Geçen sene devletin internet sayfasında
"Amerika'da İslam" başlıklı bir bölüm açılmasından memnuniyet
duyuyorum. Bunun amacı herkesin İslam'ın Amerikan hayatındaki pozitif gücünü
görmesini sağlamak..." 13
GEORGE W. BUSH,
ABD Başkanı
Bill Clinton'ın ardından Amerikan Başkanı
seçilen George W. Bush da 2000'li yıllarda Allah'a yönelişte büyük bir artış
olacağını izleyeceği politikayla ortaya koymuştur. Başkan Bush, inanca yönelişte
önemli bir adım olarak devlet okullarında evrim teorisinin okutulmasını eleştirmiş,
gençlere verilecek ahlaki eğitimin önemi üzerinde durmuştur. 21. yüzyılın
başındaki Amerikan başkanı George W. Bush'un Allah'a yönelmeye davet eden konuşmalarından
bazı örnekler:
"… Ben her zaman
"dindar" bir insandım. Kiliseye düzenli olarak giderdim. Fakat o
haftasonu inancım yeni bir anlam kazandı… İsa'nın hayatını severek, hayatın
imanın gücünü değiştirebileceğini anladım… Ayrıca duanın gücünü de anladım. Allah'ın
yol göstermesi için dua ederim… İmanım bana dikkat ve bakış açısı veriyor. İnsanlığı
öğretiyor… İnanç hayatımın önemli bir parçası. İnancımı yaşamamın önemli
olduğuna inanıyorum. Bunu gösteriş olarak yapmıyorum. Amerika inanç özgürlüğünden
dolayı harika bir ülke… Eğer tüm insani planların üstünde olan kutsal bir
plana inanmasaydım yönetici olamazdım… İnancım bana yaşamın Allah'ın bir
hediyesi olduğunu öğretiyor. Yaşam Allah tarafından verilmiştir ve Allah tarafından
alınır…" 14
Tarih: 4 Ağustos 2000
Konu: George W. Bush'un Başkan Adayı Olarak Seçilmesinin
Ardından Yaptığı Konuşma
Elimi İncil'in üstüne koyduğumda, sadece
ülkemizin kanunlarını korumaya yemin etmekle kalmayıp, aynı zamanda seçildiğim
makamın şeref ve saygınlığını da koruyacağıma yemin edeceğim. Bu nedenle Allah'ım
bana yardımcı ol… Ben yakınlarımızı yargılamayı değil onları sevmeyi öğütleyen
Allah'a inanıyorum… Allah bizi korusun. Allah Amerika'yı korusun.15
Tarih: 20 Ocak 2001
Konu: Başkanlık Devir Töreni
Amerika'nın yeni başkanı George W. Bush başkanlık
devir törenindeki konuşması aşağıdaki cümlelerle tamamlamıştır:
"... Ve bazı ihtiyaçlar ve yaralar
öylesine derindir ki bunlar ancak bir akıl hocasına veya rahiplerin duasına
cevap verirler. Kilise ve hayırseverlik, sinagog ve camiler toplumu insanlığa
yöneltmektedirler ve bizim planlarımızda ve kanunlarımızda şerefli bir yere
sahip olacaklardır... Allah sizi korusun, Allah Amerika'yı korusun."
Ayrıca bu törende iki ayrı papaz tarafından
Allah'a yakarış dolu dualar edilmiştir. Tüm dünyanın canlı yayınla ekranlardan
izlediği Amerikan Başkanlık Töreni'nde yapılan bu dualar, batıda Allah inancının
artık yoğun bir şekilde yaşandığını gözler önüne sermiştir. Tüm davetlilerin
ayakta dinlediği bu duaların içeriği şöyledir:
"Bize barış, öngörülü davranış ve
tarafsızlık veren Yüce Allah'ım. Senin kutsal ismini anıyoruz. Bize iman, bağışlanma
ve iyilik verdiğin için teşekkürler. Amaç yerine gururu seçtiğimiz, prensipler yerine popülerliği ve
ahlak yerine materyalizmi seçmemizden dolayı bizi bağışla. Bizi tüm bunlardan ve diğer şeytani şeylerden koru,
günahlarımızı bir daha hiç hatırlanmamak üzere bağışla. Allah'ım, merhametinden
dolayı sana şükürler olsun. Sana, her çocuğun öğrenebileceği ve geride öğrenmemiş
hiçbir çocuğun kalmayacağı bir imanı verdiğin için teşekkürler. Geride imanı
olmayan hiçbir genç de kalmayacak. Tüm liderlerin birlikte oturup, fikir alışverişinde
bulunabildiği için teşekkürler. Bu şekilde her Amerikalı'ya nimet veriyorsun. Eşitsizlik
duvarlarının yıkılacağı, zenginle fakir arasındaki ayrılığın biteceği ve eğitimliyle
eğitimsiz arasındaki çatışmanın sona ereceği inancını bize verdiğin için teşekkürler.
Sana tüm yüreğimizle teşekkür ediyoruz. Merhametin üzerimizde olsun... Bu duamızı
saygıyla sana sunuyoruz. Bu duamızı tüm amin diyenler için kabul et."
"... Allah en büyüktür
ve en büyük zaferler onun elindedir. Onun büyüklüğü ve elindeki güçler
sayesinde gökyüzündeki ve dünyadaki herşey onundur. O herşeyin sahibidir ve herşey
ondan gelir. O herşeyin kurucusu ve yöneticisidir. Yüceltme gücü onun
elindedir."16
Başkan Bush'un seçimlerden önce Allah'a olan
inancıyla ilgili yaptığı konuşmalardan bazı örnekler şöyledir:
"... Ben kimin cennete gideceğine Allah'ın karar vereceğine
inanıyorum..."17
"Cumhuriyetçi adaylar Bush'a en takdir
ettiği politik liderin kim olduğunu sorduklarında şu cevabı verdi: "İsa,
çünkü O, benim kalbimi değiştirdi... İnsan, kalbini ve hayatını İsa'ya yönelttiğinde
ve İsa'yı kurtarıcı olarak kabul ettiğinde, bu kalbini değiştirir. Hayatınızı
değiştirir. Ve işte bana olan da bu."18
Tarih: 11 Ağustos 1999
İnternette yayınlanan bir makalede George W. Bush'un
okullarda dini eğitimle ilgili düşünceleri şöyle
belirtilmiştir:
Gorham'daki başkanlık kampanyası sırasında
başkan adayı George W. Bush önemli bir konuşma yaptı. Bush, karakter eğitiminin
hatta dini eğitimin Amerikan devlet okullarında daha geniş çaplı olması gerektiği
yönünde görüşlerini belirtti.19
5 Kasım 1999'da New York Post'ta başkanın görüşleriyle
ilgili
yazılanlar ise şöyledir:
"Sınıfta Allah'ı öğretmek... George W. Bush, okullar, çocuklara evrimin yanısıra
dünyayı Allah'ın yarattığı şeklindeki İncil inancını da vermelidir. "Çocukların
dünyanın nasıl oluşmuş olabileceği ile ilgili farklı yorumları öğrenmesi
konusunda bir sorunum yok" şeklinde konuştu Bush... Yerel okullar
müfredatlarında yaratılış ve evrime yer vermeliler."20
29 Ekim 2000 New York Times'ta çıkan bir yazıda şu satırlar
yeralmaktadır:
"Bay Bush... evrime inanmıyor."21
Tarih: 30 Ocak 2001
Konu: Beyaz Saray'da "İnanç Temelli Toplum Girişimi"
adı altında bir ofis oluşturulması
Başkan Bush, Amerika'da dini ve ahlaki eğitime
verdiği önemi dini kuruluşlara yüksek miktarda özel fon ayrılması için başlattığı
girişimle göstermektedir.
"Dün Kongre'ye bir öneri sunan Bush,
Kilise ile devlet arasında işbirliği çağrısında bulundu. Dini kurumlara hükümet
fonu aktarılmasını isteyen öneriye göre, Bush Beyaz Saray'da "İnanç Temelli
Toplum Girişimi" adlı bir ofis kuracak. Bu ofis, federal hükümet ve dini
kuruluşlar arasında işbirliği sağlayacak."22
Tarih: 1 Şubat 2001
Konu: Ulusal Dua Kahvaltısı'nda Başkan Bush'un yaptığı
konuşma
Başkan Bush, her yıl düzenlenen Ulusal Dua Kahvaltısı'nda
inancının hayatının her yönünü etkilediğini ve derin dini inançlarını ortaya
koymasının ulusun başkentine yeni bir anlayış getireceğini belirtti... Bush
konuşmasında "geçmişimizin ne olduğu önemli değil, dua ederken, evrensel
birşeyi paylaşıyoruz: Bizi yaratanla konuşma, O'nu dinleme ve O'nun bizim için
neler planladığını bilme isteği... İnancım bana insanlara hizmet etmemnde yardımcı
oluyor. İnanç insanlığı öğretir... İnanç aynı zamanda ülkemizin medeniyeti açısından
da önemlidir... İnanç sadece birbirimize hoşgörülü davranmayı öğretmekle kalmaz
aynı zamanda birbirimize saygı duymayı, değişik görüşleri dinlemeyi de öğretir..."23
Tarih: 2 Kasım 1999
Konu: George W. Bush'un New Hampshire'da yaptığı "Eğitimin
Doğru Hedefi" adlı konuşmasından bir bölüm
"Amerikan başkanı George W. Bush, 1999
senesinde yaptığı bir konuşmasında çocukların dini inançlarını yaşamaları
konusunda özgür olduklarını ve dinin onlara çok şey kazandırdığı üzerinde durmuştur.
… Tüm çocuklarımız iyi çocuklar… Hemen hemen
tamamı Allah'a inanıyor ve inançlarını yaşıyorlar… Dini grupların okul öncesi
ve sonrası tanışma hakkı vardır. 24
Amerika'da durum böyleyken Batı'nın en büyük
güçlerinden biri olan İngiltere'de de durum farklı değildir. Dindar kimliğiyle
tanınan İngiltere Başbakanı Tony Blair ve İngiliz Kraliyet Ailesi'nden Prens
Charles, Batı'da Allah'a olan yönelişin önemini çeşitli sözleriyle dile getirmişlerdir."
PRENS CHARLES,
İngiltere
Prensi
1997 senesinin ilk aylarında Prens Charles, şu
sözleriyle insanları Allah'a imana davet etmiştir:
"…Kontrolden çıkan modern materyalizm çağında
Batı'nın İslam dininden öğreneceği çok şey olduğunu söyleyen Prens Charles,
tahrip edilen masumiyetin ve kaybolan tevhidi kainat anlayışının İslam'ın katkısıyla
yeni bir boyut kazanabileceğini açıklıyordu…"30
Londra'nın batısındaki ilk resmi İslami
okulu ziyaret eden Prens Charles, dinin topluma kazandırdıklarının çok önemli
olduğuna dikkat çekmiştir:
"İslam dininin toplumumuza kazandırdığı değerleri takdir
ediyor ve bundan memnunluk duyuyoruz."
HELMUT KOHL,
Eski
Almanya Başbakanı
Eski Almanya Başbakanı Helmut Kohl da, 1997
senesinde Avrupa Birliği'ne sunduğu bir mektubunda şu teklifte bulunmuştur:
"Başbakan Kohl, ileride hazırlanacak
olan Avrupa Birliği anayasasına Allah'ın isminin yazılmasını istiyor.
Alman anayasasında Allah'ın ismi anılıyor ve Bavaria'daki taraftarlar bunun
Avrupa Birliği'ne de model olacağını umuyorlar.
Kohl, bu hafta Harald Hässler'e yazdığı mektubunda, diğer Avrupa Birliği
üyesi iki ülkenin de –İrlanda ve Yunanistan- anayasalarında Allah'ın isminin
yazdığını belirtti... Kohl'ün teklifi dün,
Hässler ve diğer taraftarlar tarafından içtenlikle karşılandı. "Bu
kesinlikle çok hoş" dedi Avrupa Parlamentosu Hristiyan Sosyal Birliği
üyesi. "Bence Helmut Kohl, Avrupa geleceğinin en büyük mimarıdır"31
VICENTE FOX,
Meksika
Başbakanı
71 yıldır iktidarda bulunan Kurumsal
Devrimci Parti'yi (PRI) yenilgiye uğratarak 1 Aralık 2000 tarihinde başkanlık
koltuğuna oturan Katolik Vicente Fox, konuşmalarında devlet okullarında dini
değerlere yönelinmesi gerektiğini vurgulamıştır.32
Meksikalı bir resmi görevlinin "Berlin Duvarı'nın yıkılışı
gibi"33
dediği 2 Temmuz seçimlerini kazanan yeni başkanın
dine yönelişin müjdecisi olması konusunda 8 Ocak 2001 tarihli Newsweek dergisinde
şunlar yazılmıştır:
"... Piskopos José de Jesus Martinez
Zepeda başkanlarıyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: 'Başkan Fox ... önceki başkanlardan
çok farklı. Başkan Clinton'ın hukuki problemleri olduğu dönemde eşi Hillary ve
kızıyla birlikte kolkola kiliseden çıkarken çekilmiş resimlerinin birçok kere
gazetelerde yayınlandığını gördüm. Uzun zamandan beri burada politikacılarla
din konusu biraraya gelmezdi ve şimdi bir politikacı dini bir hareket yapıyor...
Fox, seçim kampanyasını Virgin of Guadalupe bayrağının (dini bir sembol) önünde
başlatmıştır. Burada homoseksüelliğin yanlış olduğuna inandığını söylemiş ve
... kiliselerin mesajlarını medya kanalıyla yaymalarına izin vereceğine ve yine
kiliselerin, devlet sağlık merkezlerine, hapishanelere ve yetimhanelere ulaşması
imkanı sağlayacağına dair söz vermiştir... Bir yüzyıldan beri Meksika'nın başına
gelen en açık Katolik başkan olan Vicente Fox, başkanlığı kazandı ve dini
özgürlüğün yayılması için çalışacağına dair söz verdi..."34
BATILI SANATÇILARIN ALLAH’A YÖNELİŞİ
Batı'nın dünyaca tanınan ünlü sanatçılarından
bazılarının, Allah'a olan inançlarıyla ilgili sözlerinden bir kısmı şöyledir:
Jean-Claude Van Damme, sinema oyuncusu
"Jean-Claude Van Damme, Uyuşturucu Bağımlılığını
Yenip, Allah'ı Buldu" başlığıyla yayınlanan bir makalede ünlü oyuncunun
Allah'a olan inancının hayatına nasıl huzur getirdiği şu sözlerle anlatılıyor;
"Jean-Claude Van Damme, film çevirme baskısının onu uyuşturucu
haplarda teselli aramaya ittiğini belirtiyor... Fakat artık sıkıntı veren eski
günler geride kalmış ve bunun için Allah'a teşekkür ediyor. "Allah bana
yardım etti" diyor. "Allah'a çok uzun zamandır inanıyorum. Ancak birkaç senedir Allah'ı seviyorum. Bazı insanlar
bunu duymak istemiyorlar. Çok güçlü ve oldukça iyi bir şekilde geri döndüm. İyi
bir insan olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım." Ve Van Damme
aksiyon filmlerini seyredenler için bazı haberler veriyor: "dövüş
sahnelerinin çoğu etki altında yapıldı." "Tüm aksiyon sahnelerini
hastayken yaptım" diyor Van Damme, hap kullandığını kastederek. "Uyku
haplarına bağımlı olmuştum". İyileşmesini Allah'ın yardımına ve
rehabilitasyon merkezine bağlıyor...35
Jennifer Aniston, sinema
oyuncusu
Ünlü Amerikalı oyuncu inancını şu sözleriyle
açıklıyor:
"... Allah'a inanıyorum.
Bizim güçlü olduğumuzu ve tüm bunları da kendi kendimize yaptığımızı sanmıyorum..."36
Kirk Douglas, sinema oyuncusu
Ünlü aktör Kirk Douglas 6 Ekim 1997 yılında yapılan bir röportajında
geçirdiği rahatsızlığın kendisini Allah'a yönelttiğini belirtiyor:
"Geçirdiğim felcin en önemli sonuçlarından
biri Allah'a olan inancımı bir kez daha göstermiş olması. Felçten sonra fark ettim ki, konuşabilme mucizesini artık bir lütuf olarak
görüyorum..."37
Denzel Washington,
sinema oyuncusu
Malcolm X, Kasırga gibi hasılat rekorları kıran
filmlerde rol alan ünlü aktör, Allah'a olan samimi duygularını röportajlarında şöyle
dile getiriyor:
"... Benim için önemli olan şeyler kafamda çok açık: Allah,
aile... Bu sırayla... Bu Allah'ın planı, benim değil... Dünyanın bütün ağırlığını
her gece yatağıma taşımak zorunda değilim. Bunun yerine duamı ediyorum ve
güzelce uyuyorum..."38
"...Allah'ın elini hayatımda hissettim ve
bundan hiç şüphem yok... Eşim oldukça dindar... Tüm duaları biliyor...
Çocuklara da duaları öğretti ve şimdi benden daha çok dua biliyorlar!... Geçen
akşam bir arkadaşımız bize yemeğe geldi ve hepimiz yemekten önce şükür duası
yaptık... Çocuklar İncil'den ezbere bildikleri dört duayı okuduktan
sonra..."39
"Soru: Meleklere inanır mısınız?
D.Washington: Evet. Allah'a ve İncil'e inanırım.
Ayrıca hepimizin içinde iyi bir yan olduğunu biliyorum. İncil'de çeşitli
meleklerden bahsediliyor... Hayatımdaki her olayın Allah tarafından olduğunu düşünüyorum..."
Soru: Hayattaki
öncelikleriniz nelerdir?
D.Washington: Allah, aile, iş, futbol."40
"Hayatımdaki her olayın Allah'ın
kontrolünde olduğunu düşünüyorum. Ve bu filmi yapmak için elime geçen fırsat da bunlardan biri" diyor dindar aktör.
"Allah'ın izniyle şu an bulunduğum
yerdeyim fakat bunun için sıkı bir şekilde çalışmaktan başka bir şey yapmadım."41
Gwyneth Paltrow, sinema oyuncusu
Gwyneth Paltrow, kendisiyle Bounce adlı yeni
filmi hakkında yapılan röportaj sırasında Allah'a olan bağlılığını, kadere olan
inancıyla dile getirmiştir.
"Ben kadere inanırım ve herşeyin olması
gerektiği gibi olduğuna inanırım.
Hiçbir şey kaza sonucu olmaz."42
Rene Russo, sinema oyuncusu
Ünlü Amerikalı aktris, Rene Russo, mankenlik
yaparken dini araştırmış ve Allah'a olan inancını dile getirmiştir. İşte ünlü
sinema oyuncusunun dine yönelişiyle ilgili yazılanlar:
"... Kendini dine adamış bir Hristiyan
oldu ve İncil'i incelemeye başladı ve daha sonra bir röportajında şunları
söyledi: "Bu bir felsefe değil. Allah benimle
birlikte..."43
Sarah Jessica Parker, sinema oyuncusu
Amerika'nın ünlü bir dizisinde başrolde
oynayan aktris Sarah Jessica Parker, "Allah'a şükretmediğim tek bir
günüm bile geçmiyor."44 diyerek elde ettiği başarıyı
Allah'ın bir nimeti olarak gördüğünü belirtmektedir.
Arnold Schwarzenegger, sinema oyuncusu
Tüm zamanların en iyi 100 filmi arasında
gösterilen Terminator'ın başrol oyuncusu Arnold Schwarzenegger, bir röportajında
şeytanın çağırdığı kötü yolun geçici bir zevk olduğunu vurgulayarak, Allah'a
olan inancını şöyle dile getirmiştir:
"Soru: Şeytana inanır mısınız?
Arnold
Schwarzenegger: Ben Allah'a inanırım ve bu yüzden ... şeytana da inanırım. ... hepimiz iyiye
ve kötüye inansak daha iyiye gideriz. Bu hergün başımıza gelen birşey. Aklınıza
kötü düşünceler gelir. İyiyi mi seçmelisiniz yoksa kötüyü mü?
Soru: Şeytan sizi ayartabilir mi?
Arnold
Schwarzenegger: Yapacağı hiçbir teklif
beni ayartamaz. Yapacağı her teklif geçici bir zevk olacaktır. İyi ve güzel olan şeyler
aynı zamanda geri de tepebilir. Bu yüzden kolay yolu seçmemelisiniz. Amacınızı
belirleyip hiçbir şeyin sizi yoldan çıkarmasına izin vermemelisiniz."45
Val Kilmer
Batman Forever,
Top Gun gibi ünlü filmlerde oynayan ve "Mısır'ın Kralı"
filminde Hz. Musa'nın sesini canlandıran oyuncunun, Hz. Musa hakkındaki görüşleri,
onun Allah'a olan inancını göstermektedir.
"Hikaye dev
mucizeler içeren insani bir hikaye. Çocukluğumdan beri bunu
severim. Musa'nın hikayesinde mükemmel bir umut var. Bir
adam öldürüyor. Daha kötü ne olabilir? Fakat onun olağanüstü
tevazusu, samimiyeti, doğruyu arayışı nedeniyle zamanının en kutsal görevi
verilmiş. Mary Baker Eddy'nin deyişiyle "Musa bir ulusu, madde yerine
Allah'a inandırarak ve insanların kabiliyetlerinin Allah'ın bir lütfu olduğunu
söyleyerek geliştirmiştir. (Science and Health, s.200). Musa'nın hikayesini bu
yüzden seviyorum. O olağanüstü güvenilir biri; doğruyu arayışında çok
samimi."46
Val Kilmer, kendi yazdığı bir makalede de
Allah'a olan inancıyla ilgili şunları anlatmıştır:
"Tevazu Allah'ın bizden daha büyük olduğunu
tanımakla oluşur. Allah kainatın tek Yaratıcısı'dır."47
Mel Gibson, sinema oyuncusu
Cesur Yürek, Vatansever gibi gişe rekorları
kıran filmlerde rol alan Mel Gibson eski inançsız hayatını "korkunç"
olarak nitelendirmektedir. Röportajlarında Allah'a olan inancı sayesinde artık
huzurlu bir hayatı olduğunu dile getirmektedir.
"... '20'li yaşlarım
çok korkunçtu... İçki, uyuşturucu... Sonra bunları bıraktım. Teşekkürler
Allah'ım'... Mel Gibson Darwin'in
evrim teorisine karşı çıkıyor..."48
Sharon Stone, aktris
Ünlü sinema oyuncusu Sharon Stone, inancının
kendisine huzur getirdiğini birçok röportajında belirtmektedir. Bunlardan biri şöyledir:
"... 'Allah'a inanıyorum'..." 49
Jim Carrey, sinema oyuncusu
1998 ve 99 yıllarında Altın Globe sinema
ödüllerinde drama ve komedi dalında en iyi aktör ödüllerini alan ünlü sinema
oyuncusu Jim Carrey, sahip olduğu yeteneğin Allah'ın bir lütfu olduğunu bir
röportajında şu sözleriyle dile getirmiştir;
"Ben bu yeteneğe sahip olduğum için Allah'a
şükrediyorum..."50
Brad Pitt, sinema oyuncusu
Tibet'te Yedi Yıl, Dövüş Klübü gibi ünlü filmlerde rol alan genç sinema
oyuncusu Allah'a olan inancını şu sözleriyle dile getiriyor:
"...Ben daima dine karşı
ilgili oldum. Çünkü dini bir ortamda büyüdüm...51
ÜNLÜ ŞARKICILAR ALLAH’A
YÖNELİŞLERİNİ HER
ORTAMDA DİLE GETİRİYORLAR
Son yıllarda Amerikalı ve Avrupalı şarkıcıların
sık sık kullandıkları bir cümle var: "Allah'a teşekkür ederim".
Röportajlarında, şarkılarında, ödül törenlerinde hemen hemen her şarkıcı çeşitli
vesilelerle Allah'a olan sevgisini ve bağlılığını dile getirmektedir. Örneğin
28. Amerikan Müzik Ödülü Töreninde ödül alan şarkıcıların yüzde 90'ı
milyonlarca insanın izlediği ekranlardan Allah olan şükranlarını sunmuştur. Tüm
hareketleri büyük bir hayran kitlesi tarafından izlenen bu insanların Allah'a yönelişi,
hayranlarına da güzel bir örnek olmaktadır.
2001 SENESİNDE DÜZENLENEN 28. AMERİKAN MÜZİK ÖDÜLLERİ
TÖRENİNDEN ALINTILAR
Ömür boyu Başarı Ödülü'nü kazanan Janet Jackson:
"İlk olarak bana lütufta bulunduğu için
en çok ALLAH'a teşekkür ederim"
Yılın En İyi Yeni Grubu seçilen 3 Doors Down:
"ALLAH'a teşekkür ederiz..."
İnternet Hayranları Ödülünü alan NSYNC Grubu'ndan Lance
Bass:
"Teşekkürler ALLAH'ım!"
Rap/ Hip Hop Dalında ödül alan Dr. Dre:
"Bu çalışmada yer alan herkesi ALLAH
korusun..."
Yılın En iyi Soul/R&B Grubu seçilen Destiny's Child:
"İlk olarak tüm şeref ve övgülerimizi
ALLAH'a sunuyoruz çünkü eğer ALLAH dilemeseydi biz bugün burada olmazdık."
Soul/R&B Erkek
Sanatçı Ödülünü kazanan Brian Mcknight:
"Tüm iyiler ve kötüler ALLAH'tandır.
Ben de bana bu yeteneği verdiği için ALLAH'a çok teşekkür ederim."
Yılın En İyi Alternatif Müzik Grubu ve En İyi
Pop Rock Albümü ödüllerini alan Creed:
"İlk olarak ALLAH'a teşekkür
ederiz..."
En İyi Pop Rock Grubu dalında ödül alan Back Street Boys grubundan AJ:
"İlk olarak ALLAH'a teşekkür
ederim..."
SON
YILLARDAKİ ÇEŞİTLİ MÜZİK ÖDÜLLERİ
TÖRENLERİNDE
SANATÇILARIN ALLAH'I
ÖVDÜKLERİ
KONUŞMALARINDAN ALINTILAR
Creed
2000 yılının en başarılı yeni rock gruplarından
olan Creed'in üyeleri ödüllerini alırken ağızlarından çıkan sözler şunlardı:
"Teşekkürler ALLAH'ım." (My VH1 Müzik Ödülleri Töreni 2000)
Shakira
Ünlü genç rockçı Latin Müzik Ödülleri Töreni'nde duygularını
şöyle dile getirmiştir:
"Allah'a teşekkür ederim. Çünkü bu bana ALLAH'tan bir hediye..." (Latin Müzik Ödülleri Töreni Konuşması 2000)
Carlos Santana
Dünyanın bir numaralı gitaristi ödül
töreninde yaptığı konuşmasıyla insanları vicdanlı olmaya davet etmiştir:
"Supernatural albümünü okullardaki şiddet
olaylarının azalmasını amaçlayarak çıkarmıştık. ALLAH'ın lütfuyla şiddetin
azaldığını görüyorum... Biz insanları bilinçlendirmeyi, vicdanlarını geliştirmeyi
umuyoruz. ALLAH'ın size verdiği müzik yeteneği ve diğer lütfettiği herşeyi
dünyayı bilinçlendirmek ve vicdanlarını harekete geçirmek için kullanmanızı
umuyorum. Böylece okullarda şiddet olayları da kalmayacaktır." (My VH1
Müzik Ödülleri Töreni 2000)
NSYNC
1999 senesinde toplam 108 şehirde 121 konser
veren genç grup ödül töreninde ilk olarak Allah'a olan minnetlerini dile
getirmişlerdir:
"Öncelikle bize lütufta bulunduğu için ALLAH'a çok teşekkür
ediyoruz..." (MTV 2000
Müzik Ödülleri Töreni)
Destiny's Child
2000 yılının en iyi gruplarından seçilen
Ünlü Amerikalı grup, ödüllerini aldıktan sonra Allah'a teşekkür etmişlerdir:
"Öncelikle tüm teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı
ALLAH'a sunuyoruz. Teşekkürler ALLAH'ım." (MTV 2000 Müzik Ödülleri Töreni)
Britney Spears
1999 senesinde çıkardığı albümü toplam 12
milyon satan ünlü genç sanatçı Amerikan Müzik Ödüllerinde Allah'a olan şükranlarını
sunmuştur.52
Lauryn Hill
1999 yılı Grammy Ödül Töreni'nde 5 ayrı
dalda ödül kazanan Lauryn Hill, ödülünü aldıktan sonra milyonlarca hayranına
Allah'ı sevmelerini söylemiştir:
"Genç insanlara şunu söylemek istiyorum
ki ALLAH'ı sevmek ve O'nu temsil etmek ağır bir yük değildir. Her
kimseniz, ALLAH'ı sevin ve O'na kulluk edin... Bu bir çelişki değildir."53
Grammy törenindeki bu konuşmalar Batı medyasında yankı uyandırdı.
Konuyla ilgili yazılan makaleden bir bölüm, Batı'da Allah'a yönelişin dikkat
çektiğini konu ediyor:
"...Diğerlerinin yanısıra rapçi Will Smith ve şarkıcı Alanis
Morrisette'nin, teşekkür listelerinde de Allah vardı.... Grammy'de tüm bu
olanlar Amerikan müzik piyasasında dinin
yeniden uyanışı mı demek?..." Aslında Allah'ın ismine ... bu albümde
büyük yer verilmiş. (Lauryn Hill'in Miseducation of Lauryn Hill albümü) ...Görünen o ki Lauryn Hill gibi Amerika'nın bir numaralı birçok müzisyeni Allah'ın tarafında
olmak istiyor..."54
Lauryn Hill, 2000 yılında düzenlenen bir başka
ödül töreni'nde de Allah'a olan şükrünü şu sözleriyle dile getirmiştir;
"... ilk
olarak sadece ALLAH'a teşekkür etmek istiyorum, beni ilk yere koyduğu,
bana destek verdiği için..." (MTV 2000 Müzik
Ödülleri Töreni)
Sonique
2001 yılında düzenlenen Brits Müzik Ödülleri
töreninde ödül alan Sonique sevincini şu sözlerle dile getirmiştir:
"En zor günlerimde bana yardımcı olan
Allah'a teşekkür
ederim."
DÜNYACA
ÜNLÜ ŞARKICILARIN
RÖPORTAJLARINDAN KESİTLER
Carlos Santana
İnternette yayınlanan bir makalede ünlü
gitarist Carlos Santana'nın Allah'a olan inancıyla ilgili şunlar yazılmıştır:
"...Azimli olduğu için inancı doğal
olarak geliyor. Allah'ın hakimiyetini hayatında hissediyor ve bu mesajı
herkesle paylaşmayı umuyor... 'Allah, kendisine kalpten yalvaranları duyar."55
Jessica Simpson
"Ben, müzikle uğraşmamın ve bu sayede
insanlara ulaşmamın Allah'ın bir planı olduğunu biliyorum... Bu şekilde
sadece insanlar benim müziğimi duymakla kalmayacak aynı zamanda ümit ediyorum
ki hayranlarım iyi bir hayat yaşayarak ve bundan zevk alarak da iyi bir insan
olunabileceğini görecekler."56
Sinéad O'Connor
İrlanda'lı sanatçı Allah'a olan inancını
ünlü Time Dergisi'nde yayınlanan bir röportajında şöyle açıklamıştır: "...Allah'a
bana yardım etmesi için yalvarırdım. Ve Allah bana yardım etti, bana
sesimi, içgüdülerimi ve hislerimi verdi. İçimizde olan Allah'tır."57
Ricky Martin
Dünyaca ünlü genç Latin sanatçı Ricky Martin, Allah'a inancını ve ölüme
olan yakınlığını bir röportajında şöyle anlatmaktadır:
"Bir hortumun ortasında olsam bile
içimdeki huzuru bulabilirim. Ölüme yaklaştığımı anladığımda dizlerimin üzerine
çöküp dua edeceğim. Kendimi Allah'a yakın
hissediyorum…" 58
Mase
Amerikalı şarkıcı Mase ünlü MTV
televizyonuyla yaptığı röportajda Allah'a olan inancını şu sözleriyle ifade
ediyor:
"... İnsan hastalandığında kanser veya
AIDS gibi, bunu durduracak hiçbir şey yoktur. Ne paranız, ne MTV, ne Bad Boy,
ne de Puffy Daddy. Bu rahatsızlığın geçmesi için kimse sizin için bir şey
yapamaz. Hastalandığınızda, Allah'a yalvarırsınız. Hasta yatağında ölümü
bekleyen insanlar, Allah'a dönerler. Öyleyse neden şimdiden Allah'a dönmüyoruz?"59
Mariah Carey
1993 ve 1995 yıllarında çıkardığı albümleri
10'ar milyon satan dünyanın en iyi kadın vokallerinden biri olarak kabul edilen
Mariah Carey, bir röportajında Allah'a dua ettiğini belirtiyor:
"Bunun olması için çok dua ettim ve oldu..."60
P.O.D.grubu
Geçen yıl toplam 150 gösteri yapan Amerika, San Diego'lu P.O.D.
adlı müzik grubunun üyeleri MTV müzik kanalında yayınlanan röportajlarında dini
inançları hakkında görüşlerini şöyle belirtiyorlar:
Wuv: ... Biz Hıristiyanız... Biz kimseyi değişmeye
zorlamayız. Herşey bireyin kendi sorumluluğundadır...
Traa: İnancımız bize yazdığımız şarkı
sözlerinde ilham veriyor... Allah bizim içimizde, bizim hayatımızda. Eğer
herhangi bir kişiye pozitif etkide bulunabilirsek, bu bizim için bir artıdır.
Sony: Biz insanların düşünmelerini
istiyoruz. Eğer düşünmezseniz, ahmaksınız demektir. Biz Allah'ı seviyoruz.
Bilirsiniz Allah'ı sevmek demek diğer insanları da sevmek için elinizden
gelenin en fazlasını yapacağınız anlamına gelir… İşte biz de bunları
yapmaya çalışan insanlarız... ve yapıyoruz.61
M.C. Hammer
1996 yılı öncesinde müzik piyasalarının en
başarılı rapçisi olan McHammer, geçirdiği bir ameliyattan sonra hayatını
Allah'a adayışını şöyle anlatılıyor:
"M.C.Hammer
California, San Jose'de Jubilee Christian Center'da sahneye çıktığında... "Herkes Allah'ı yüceltsin!"
diye bağırarak kalabalığı selamladı. "Amin! Allah
herkesi korusun! Yaşıyoruz! Nefes alıyoruz!
Umudumuz var!" … Allah'ın birinci, ailenin ikinci, toplumun üçüncü
ve işin dördüncü sırada olması yerine," diyor Hammer, "birinci sırada
iş vardı. İkinci sırada da daha fazla iş. Önem ve öncelik verdiğim şeyler
karmakarışıktı." ...Çocukluğunun büyük kısmını kilisede geçirmiş olan
Hammer... 1996 senesinde geçirdiği bir ameliyatın... kendisine doğru yoldan ne
kadar sapmış olduğunu gösterdiğini söylüyor... Aynı yıl rapçi arkadaşı Tupac
Shakur'un öldürülmesi de onu sarsmıştı. "Hayata ve ölüme dair manevi açıdan
bir konuşma yeteneğim vardı. Ama Tupac'a olmak istediğim kadar yardımcı olamadım.
Artık tekrar Allah'ın hizmetinde biri olma zamanının geldiğini düşündüm. Yaşıyor
olduğum için şanslıyım. Karşınızda, burada olduğu için Allah'a şükreden bir
adam görüyorsunuz."62
Brian Littrell (Back Street Boys)
Ünlü Back Street Boys grubunun üyelerinden
26 yaşındaki Brian Littrell, MTV müzik kanalı tarafından yapılan bir röportajında,
kalp ameliyatı geçirdikten sonra yaşadıklarının inancını daha da arttırdığını
belirtiyor.
Brian: "…ameliyathaneye giderken
kendimi çok sağlıklı hissediyordum... Sonra düşündüm... Tüm bunlar Allah'ın
dilemesi. Ben kendi hayatım için birşeyler planlıyorum... Fakat
bu tip şeylerle karşılaşınca ne kariyer, ne mevki, ne de şöhret kalıyor..."
MTV: "İnancınız her zaman olduğu gibi
güçlü."63
Brian Littrell, bir başka röportajında ise
Allah'a olan şükrünü şöyle dile getiriyor:
"... 5 yaşındayken çok ciddi bir rahatsızlık
geçirdim. Yaşamayacağım düşünülmüş. Allah'a şükürler olsun ki iyileştim
ve şimdi buradayım... Allah gerçekten bana yardım etti..."
Yine bir başka röportajında Allah'a olan
inancının nasıl geliştiğini şu cümlelerle anlatıyor:
"Dışarı çıkıp, arkadaşlarla gezmek
yerine, her Çarşamba kiliseye giderdim. Dünyadaki en iyi çocuk olduğumu
söylemiyorum, herkesin hataları vardır. Fakat bunlar beni daha da iyi bir insan
yaptı. Yaptıklarımdan gurur duyuyordum. Ve büyüyüp, şarkı söylemeye başladığımda,
Allah'ın beni bu dünyada yaşattığını daha da iyi anladım. Böylece Allah'ın
bana verdiği şarkıcılık hediyesini daha
kullanabilirdim... Backstreet Boys'da
olmak çok hoşuma gidiyor! Bunun değişmesini istemem! Bu bana bir lütuf, Allah'a herşey için çok şükrediyorum."64
Brian Littrell ile ilgili hazırlanan bir
internet sitesinde şunlar yazılmıştır;
"Brian çok dindardır, …her zaman Allah'ın
kendisine verdiklerinden dolayı O'na şükreder."65
A.J. McLean (Back Street Boys Grubu)
Soru: Gerçekten inandığınız birşey var mı?
A.J. McLean: "Allah... Allah'tan herşeyi
isteyebilirsiniz. Eğer ailenizle konuşamıyorsanız, aileniz veya arkadaşlarınız
yoksa, daima Allah'la konuşabilirsiniz. Her zaman huzuru bu şekilde
bulabilirsiniz... Allah bizi birarada tuttu, bize güç verdi. Bizi daha uzun
süre birarada göreceksiniz çünkü biz inançlıyız ve biz her zaman Allah'a yakın
olduk."66
Destiny's Child
Amerika'nın ünlü gruplarından biri olan
Destiny's Child'ın bayan üyeleri, her fırsatta Allah'a olan bağlılıklarını dile
getiriyorlar.
Grubun üyeleri, Allah'a olan inançlarını şöyle
dile getiriyorlar:
"...Ben
Kelly, ben Allah'a samimi olarak inanıyorum. Bana göre Allah'ın hakimiyeti
olmadan hiçbir şey olmaz.... Allah sizi
korusun."67
"Ben La Tavia... herşeyden önce Allah'a
olan inancım çok sağlam."68
NSYNC
1998 senesinde çıkardıkları albümleri 10
milyon satan NSYNC adlı grubun genç üyeleri, hayranlarıyla internette yapılan
sohbette inançlarını şöyle dile getirmişlerdir:
Soru: Başarınızın sırrı nedir?
Lance: Kendimi işime adamam ve Allah'a
güvenmem.69
Soru: Meleklere inanır mısınız?
Lance: Kesinlikle. Ben dindar bir insanım. Allah'ın
bizi izlediğini biliyorum ve melekleri de
bizi izliyor.70
Shyne
Amerikalı şarkıcı Shyne ile ünlü MTV
televizyonu tarafından yapılan röportajda, şarkıcı Allah'a olan inancını şu
sözlerle ifade etmektedir:
"... bu
yetenek bana Allah'tan bir hediye. Allah dilemedikçe ben
bir şey yapamam. Eğer Allah bunu benden
almak isterse, alabilir. Fakat bu yeteneğe sahipken, çalışmaya devam edeceğim.
... Benim burada olmamın tek sebebi Allah... Eğer Allah yardım etmeseydi,
kimbilir şu anda ben nerede olurdum. Bu nedenle hayatımı Allah'a adadım."71
BATILI
GENÇ ŞARKICILARIN ALBÜM
KAPAKLARINDAKİ
SÖZLER ALLAH'A EDİLEN
SAMİMİ
DUALAR İÇERMEKTE
BACKSTREET BOYS GRUBUNUN BLACK&BLUE ALBÜMÜNÜN
KAPAĞINDA YER ALAN TEŞEKKÜR YAZILARI:
Brian Littrell
Allah'ım, sana söz veriyorum, beni hiçbir
zaman utandırma. ..., beni duy ve beni koru. Benim sığınağım ol ve ben sürekli
Sana yöneleyim. Beni kurtarmak için bana on emiri verdin. Sen benim sığınacak
tek varlığımsın. Beni kötülerin, zalimlerin ve inançsızların ellerinden koru
Allah'ım. Sen benim umudumsun, Allah'ım. Sen beni çocukluğumdan beri korudun.
Senin tarafından doğumumdan bu yana büyütüldüm. Beni annemin rahminden Sen çıkardın.
Sana olan şükranım sürekli devam edecek... Dudaklarım bütün gün Sana şükrümü
dile getirmekle ve Senin şanını övmekle meşgul olsun. Allah'ım sana bugünüm ve
bana verdiğin tüm nimetler için teşekkür ederim. Bana şarkıları hediye olarak
verdiğin ve yine bu hediyeyi insanların pozitif davranışlarda bulunması için
kullanmama izin vermenden dolayı sana teşekkür ederim...
Alexander James McLean
Sevgili Allah'ım bugünüm, geçmişteki
günlerim ve gelecekte arkadaşlarımla birlikte geçireceğim günler için sana teşekkür
ederim. Allah'ım beni güçlü kılmak ve başarılı olmamı sağlamak için hayatımın
hergünü benimle birlikte ol...
NSYNC GRUBUNUN NO STRINGS ATTACHED ALBÜMÜNÜN
KAPAĞINDA YER ALAN TEŞEKKÜR YAZILARI:
Amerika'da tüm ödül törenlerinde birkaç ödül
birden alan dört genç şarkıcıdan oluşan NSYNC grubunun üyeleri, son
albümlerinin kapağında sahip oldukları yeteneğin Allah'ın bir lütfu olduğunu
dua ederek samimi bir şekilde belirtmişlerdir. İşte bu gençlerin duaları:
Justin Timberlake
İlk ve önemli olarak Allah'a, bana müzik de
dahil olmak üzere verdiği tüm hediyeler ve bunları tüm dünyayla paylaştığım
için teşekkür ederim. Allah'ım şeytana uymamıza izin verme, bizi şeytandan
koru...
Chris Kirkpatrick
Beni koruduğu ve bana verdiği hediyeyle
insanlara ulaşma fırsatı verdiği için Allah'a teşekkür ederim. Tüm bunları bana
veren Sen'sin ve Sana sonsuz şükürler olsun.
Lance Bass
Allah bizim sığınağımız ve dayanağımızdır ve
O'nsuz bunların hiçbiri mümkün olmaz.
BATI DÜNYASININ ÜNLÜ ŞARKILARINDA DA
ALLAH'A YÖNELİŞE BİR
DAVET VAR
Batı dünyasında milyonlarca kişinin ezbere
bildiği ünlü şarkıların sözlerinde Allah'ın ismi anılmakta, Allah'a yakarışlar
yer almaktadır. Ünlü şarkıcıların seslendirdiği bu şarkılar, dünyada birçok
insanın dilinde Allah'ın isminin olmasına bir vesile olmaktadır. Örneğin dünyanın
en tanınmış müzik gruplarından olan ve özellikle Saraybosna'da verdikleri yardım
konserleriyle tanınan U2'nun "When I Look at the World" adlı şarkılarının sözlerinde Allah'a dönüşten şu şekilde
bahsedilmektedir:
"Seni ve kutsal kitabını düşünüyorum
Diğerleri boğulurken"
Milyonlarca insanın beğeniyle dinlediği
dindar kimliğiyle tanınan soul müzik sanatçısı Aretha Franklin'in "Biraz dua et"72 adlı şarkısında da insanlar "uyandıkları
anda dua etmeye" teşvik edilmektedir.
Dünyanın en ünlü seslerinden biri olan
Mariah Carey de bir şarkısında Hz. İsa peygamberi övgü dolu sözlerle anlatmıştır.
Bu şarkıda Hz. İsa'nın doğduğu günün anlatıldığı kısımda yer alan bir satır şöyledir:
"Bugün Allah'ın şanı her yerde parlıyor…"
İnsanlara Allah'ı hatırlatan şarkı
sözlerinden diğer bazıları da şöyledir:
Creed
2000 senesinde birçok dalda ödül kazanan
ünlü rock grubu Creed'in üyeleri birçok şarkı sözünde Allah inancından
bahsediyorlar. 2000 yılının en iyi rock grubu seçilen Creed grubundan Scott
Stapp'in yazdığı şarkı sözlerinden bazı örnekler şöyle:
"...gözlerimi kapadım, dua etmeye başladım..."
(With Arms Wide Open adlı parçalarından)
"... Allah'a
yalvardım..." (My Own Prison adlı parçalarından)
"...Allah korkusunu içimde
hissediyorum..." (Unforgiven adlı parçalarından)
Boyz II Men
1995 senesinde 133 ülkede konser veren ve 94
senesindeki albümleri 12 milyon satan ünlü grubun bir şarkıları Allah'a olan
yakarışlarla doludur:
Sevgili Allah'ım
Allah'ım ihtiyacım olan zamanda bana yardım
ettin
Herşey için Sana çok teşekkür ederim
Sana bu yazıyı yazıyorum
Seni sevdiğimi söylemek için
Benim için yaptıklarından
ve bana dost olduğundan dolayı teşekkürler
Allah'ım, Sana olan sevgim hiç bitmeyecek
Sevgili Allah'ım
Hayatıma yön verdiğin için Sana minnettarım
Seninle cennet
bahçelerinde birlikte olabilmek için
Herşeyimi verirdim
Bu nedenle Senin sevgin ve lütfun için Sana
teşekkür ediyorum
Ben bana verdiğin nimetleri haketmiyorum
Sevgili Allah'ım bir zavallı adam olarak
çocuk gibi Sana geldim
Allah'ım, senin bilgine, sevgine ve yol
göstericiliğine ihtiyacım var...
Seni seviyorum Allah'ım, Seni seviyorum
Sevgili Allah'ım, ben Wanya
Kendi adıma yaşadığım için çok üzgünüm
Fakat söz veriyorum bugünden sonra senin
için yaşayacağım
Çünkü sensiz hayatımın hiçbir anlamı yok
Santana
1999 senesinde Supernatural adlı albümü 13
milyon satan dünyanın en ünlü gitaristi Carlos Santana, 2000 yılında çıkan
albümünde yeralan "Put Your Lights On" adlı şarkısında milyonlarca
insana Allah'ın tek ilah olduğunu şu sözlerle hatırlatmaktadır:
"... Allah'ım benim inancımı sağlamlaştır
... La illaha illallah
(Allah'tan başka ilah yoktur)"
BATI’DA BİLİM DÜNYASIDA ALLAH’A YÖNELMİŞTİR
Geçtiğimiz 20. yüzyılda bilimde büyük
ilerlemeler kaydedilmiş ve bilimsel açıdan yüzyıllardır sır olan pek çok bilgi
açığa çıkmıştır. Ve ilerleyen bilim, açıkça bir gerçeği göstermiştir: Yaratılış
Gerçeği. Her bilimsel bulgu evrende var olan canlı ve cansız tüm varlıklardaki
kusursuz tasarımı, düzeni ve planı göstermektedir. Bu bulgulara bizzat şahit
olan birçok Batılı bilim adamı da tüm evrenin üstün bir aklın ürünü olduğunu
görmüş, herşeyin sonsuz kudret sahibi Allah tarafından yaratıldığını anlayarak,
Yaratılış Gerçeği'ni kabul etmiştir. Bugün, başta ABD olmak üzere, Batılı
ülkelerde inançlı bilim adamları tarafından kurulmuş olan birçok ciddi akademi
ve organizasyon mevcuttur. Aynı zamanda bu bilim kuruluşları, bilimsel
delillerin evrendeki kusursuz tasarımı ortaya koyduğunu göstermek için çalışmalarını
sürdürmektedirler. Birçok ünlü bilim adamı adeta bir din gibi bağlandıkları
Darwinizm'i terkederek, Allah'a yönelmişlerdir. Üniversitedeki kürsülerde, yazdıkları
kitaplarda, hazırladıkları çalışmalarda, panellerde hep yaratılış gerçeği
üzerinde durmaktadırlar. Günümüzde yaşayan ve bilimsel çalışmaları ile tanınan
binlerce inançlı bilim adamından bazıları şöyledir:
Dünyanın anatomi ve embriyoloji alanındaki
ünlü bilim adamları arasında yer alan Kanada, Toronto Üniversitesi'nden Prof.
Keith Moore
Amerika'nın ünlü denizbilimcilerinden Prof. William W. Hay
Oxford
Üniversitesi Fizikçilerinden Prof. Robert Matthews
Wellington
Victoria Üniversitesi Kimya Prof. Dr. Jonathon D. Sarfati
Dünyanın en ünlü jeologlarından Prof. Alfred Kroner
Kanada Manitoba Üniversitesi Anatomi Kürsüsü
başkanı, Anatomi profesörü ve Çocuk Sağlığı ve pediyatri Profesörü olan T.V.N. Persaud
Alman Federal
Fizik Enstitüsü Direktörü Prof. Werner Gitt
Oregon State
Üniversitesi Kimya Profesörü Dr. Donald Chittick
Berkeley
Üniversitesi Moleküler ve Hücre Profesörü Jonathan Wells
Amerika Chicago, Kuzeybatı Üniversitesi
Jinekoloji Profesörü Joe
Leigh Simpson
Tayland Shiang Mai Üniversitesi Anatomi ve
Embriyoloji Kürsüsü eski başkanı ve şu anda aynı üniversitede Tıp Fakültesi
Dekanı olan Profesör Tagata Tagasone
Princeton
Üniversitesi Matematik Profesörü David Berlinsky
Almanya
Max-Planck-Gesellschaft Üniversitesi Fizik Profesörü Carl Friedrich von
Weizsacker
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage
Harvard
Üniversitesi astronomi ve bilim tarihi
Profesörü Owen Gingerich
Chicago
Üniversitesi Hukuk Profesörü Philip Johnson
Pennsylvania
Lehigh Üniversitesi Biyoloji Profesörü Michael J. Behe
Dünyanın ünlü fizyoloji bilginlerinden Profesör Andro Cinovayivi
Ünlü Amerikalı astrofizikçi, Toronto
Üniversitesi Fizik Profesörü Hugh
Ross
Amerika
Philadelphia Thomas Jefferson Üniversitesi'nden ünlü anatomi profesörü E.
Marshall Johnson
Amerika
Washington Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi Tibbi Embriyoloji yardımcı
Profesörü Dr. Gerald C.
Goeringer
(Detaylı bilgi için bkz. Kuran Bilime Yol
Gösterir, Harun Yahya)
BİLİMDE ALLAH'A DÖNÜŞÜN YANKILARI 1998 SENESİNDE DÜNYACA
ÜNLÜ NEWSWEEK
DERGİSİNE KAPAK KONUSU OLDU
Tüm bu gelişmelerle birlikte bilimadamları
arasında Allah'a yöneliş, dünya medyası tarafından da ele alındı. Dünyanın en
ünlü haber dergilerinden olan Newsweek dergisi, 1998 senesinin Temmuz ayında
kapağına şu başlığı attı: "BİLİM ALLAH'I BULUYOR"
Günümüzün en tanınmış gök bilimcisi olan Dr. Allan Sandage, sonradan dini kabul eden bir bilim adamıdır. 1998 yılında
"Bilim Allah'ı Buluyor" kapak konulu Newsweek dergisine verdiği bu
röportajda Sandage, dini kabul etmesini şöyle açıklıyordu:
"Beni bu sonuca götüren, dünyanın
bilimle anlaşılamayacak kadar karmaşık olmasıydı. Var oluşun sırrını
anlayabilmem ancak imanla mümkün."
Aşağıda, aynı derginin içinde yer alan
makaleden çarpıcı bölümler okuyabilirsiniz:
1977 Nobel ödüllü Texas Üniversitesi'nden
fizikçi Steven Weinberg'ın şu sözü oldukça ünlüdür: "Kainatın sırları
kozmoloji bilimiyle anlaşıldıkça, daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor."
…Fizikçiler, uzayın, hayatın bir amaç için ve bilinçli olduğu konusunda belli işaretler
fark etmişlerdi. Değişmeyen sayılar; yerçekimi kuvvetinin gücü, proton kütlesi
ve elektronun elektriksel yükü gibi. Bunlar biraz farklı olsaydı, atomlar birarada
durmaz, yıldızlar ışık saçmaz ve hayat görüntüsü olmazdı. "Doğa kanunlarının
gördüğümüz kainatı oluşturmak için inanılmaz derecede ince bir ayarla ayarlanmış
olması gerektiğini anladığınızda, bu durum, kainatın birden oluşmadığını, onun
arkasında yatan birtakım bilinçli hareketlerin var olduğu fikrini doğurur."
Bu sözün sahibi 1982'de Anglikan Kilisesi'nde rahip olmadan önce Cambridge
Üniversitesi'nde nitelikli bir
kariyer yapan John Polkinghorne'dur. Lazer
prensiplerini keşfederek 1964 Nobel Fizik ödülünü paylaşan Charles Townes ise şöyle
söylemektedir:
"Pek çok kişi, evrenin kanunlarında bir
akıl olduğunu hissetmektedir."
…Russel:
"Kuantum mekanikleri bizlere özel bir
ilahi müdahalenin olduğunu düşündürtüyor" demektedir. Pek çok bilim adamı
mucize beklerken, Yaratıcı müdahalesini fizik kurallarıyla gösterir...
Tahran'daki Sharif Üniversitesinden fizikçi
Mehdi Golshani, Kuran'ı okuyor, doğal fenomenin "Allah'ın kainata işaretleri"
olduğuna inanıyor ve bunları neredeyse dini bir yükümlülük olarak inceliyor.
Kuran insanlardan "gezip dolaşmalarını ve Allah'ın yarattıklarında nasıl
tecelli ettiğini" görmelerini ister. Golshani'ye göre araştırma "dini
bir konudur. Allah'ın yaratmasındaki pek çok gizemi içinde barındırır."
Aynı konu Yahudiliğe de uzanır. Carl Feit bunu şöyle açıklar: "Bu kişiye
göre, Allah sevgisinin tek yolu O'nun yaptıklarını anlayabilmektir. Bu da
kainattır. Kainatın işleyişini bilmek dindar bir insan için merak konusudur
çünkü bu Allah'ın yarattığı bir dünyadır". Kuşkusuz Feit düşüncesinde yalnız
değildir. Geçen sene gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, Amerikan bilim
adamlarının % 40'ı Allah inancına sahiptir. Bu kişiler, Allah'a sadece dünyadaki manevi bir güç olarak değil, dua
edecekleri bir Yaratıcı olarak inanmaktadırlar."77
22 NİSAN 2000 TARİHLİ NEW SCIENTIST DERGİSİ, DÜNYADA
YARATILIŞA İNANAN BİLİM
ADAMLARININ ARTIŞINA DİKKAT ÇEKTİ
Dünyanın en ünlü bilim dergilerinden biri
olan New Scientist'in 22 Nisan 2000'de yayınlanan sayısında toplam 17 sayfa,
dünyada büyük bir hızla yayılan yaratılış akımına ayrılmıştır. Özellikle
Amerika'da dine yönelişle birlikte eğitimde evrim teorisi yerine yaratılışın
okutulması yönünde büyük bir atılım gerçekleşmiştir. Ve nihayet 1999 senesinde
Kansas Eğitim Kurulu, okullarda yaratılışın da okutulması gerektiği kararına
varmıştı. Bu uzun yıllar süren hukuki mücadelenin bir sonucuydu ve bu kararın
alınmasında en büyük etken son yıllarda yaratılışa inanan bilimadamlarının sayısındaki
çarpıcı artıştı.
Aynı dergi Amerika'nın yanısıra tüm dünyada
bilimde yaratılışa dönüşü tam sayfalık bir dünya haritasıyla tanıtmıştır. İngiltere,
Hollanda, Rusya, Kore, Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada ve Türkiye de dahil
olmak üzere birçok ülkede etkin olan yaratılış akımlarına dikkat çekilmiştir.
Özellikle Türkiye'de Harun Yahya'nın eserlerine dikkat çekilerek, Harun Yahya
için "uluslararası bir kahraman. Kitapları İslami dünyanın her yanına
dağıtılıyor" şeklinde bir açıklama yapılmıştır.
SONUÇ
Bu kitapta anlatılanlar son yıllarda tüm
dünyada çarpıcı bir şekilde yaşanan bir gerçeğe ikkat çekmektedir: Allah'a
yöneliş. Artık Batı toplumları bir 19. yüzyıl dogması olan materyalizmi bir
kenara bırakarak hangi dine mensup olursa olsun Allah'a yönelmektedir. Allah bu
insanlara materyalist zihniyetin birer ürünü olan şiddeti, dejenerasyonu, uyuşturucu
bağımlılığını kısacası her türlü zulmü en şiddetli şekilde yaşatmıştır. Ardından
bu kişiler yaşadıkları sıkıntı dolu hayattan kurtulmanın tek yolunun Allah'a
yöneliş olduğunu fark etmişlerdir. Ve bu dönüş genç-yaşlı birçok insanın bir
anda dine ve maneviyata yönelmesini sağlamıştır.
Ayrıca kitap boyunca da anlatıldığı gibi
Allah'a yönelen bu kişiler toplumun önde gelenleridir. Her yaştan insanın ve
özellikle gençlerin kendilerine örnek aldıkları liderler, bilimadamları, sinema
oyuncuları ve şarkıcıların Allah'a olan inançlarını, manevi değerlerin önemini
vurgulamaları çok önemlidir. Çünkü bu insanlar milyonlara örnek olan
isimlerdir. Her davranışları, her konuşmaları izlenmektedir. Örneğin bir dünya
lideri materyalist düşünceye sahipse, ona inanan, saygı duyan birçok kişi de
materyalizmin anlamını bilmemesine rağmen, onun görüşlerini destekleyip,
materyalist bir bakış açısına sahip olacaktır. Ama aynı lider Allah'a iman
eden, inançlı bir kişi ise -ki son yıllarda dünyanın büyük liderleri bu
inançlarını dile getirmeye başlamıştır- onu sevip, sayan milyonlarca insan da
Allah'a imana yönelecektir. Bu nedenle özellikle Batı'da dünyanın önde gelen kişilerinin
Allah'a yönelişleri büyük önem taşımaktadır.
Batı'da Allah'a yöneliş yakın gelecekte
gerçekleşecek olan bir başka müjdenin de habercisidir: İslam ahlakının tüm
dünyada yaygınlaşması. Çünkü Allah'a yönelen insanların sayısının artması
temelde İslam'a yönelişe bir hazırlıktır. Allah bu şekilde dünyada Kuran ahlakının
yayılması için bir ortam hazırlamaktadır. Nitekim bunun sonuçları da çarpıcı
bir hızla elde edilmektedir. Son yıllarda dünya çapında yapılan araştırmalar başta
Amerika olmak üzere batılı birçok ülkede en hızlı büyüyen dinin İslam olduğunu
ortaya koymuştur. İslamiyeti kabul eden insan sayısının artış hızı geçtiğimiz yıllarda
birçok ünlü gazetede haber olmuştur.
İşte tüm bunlar Kuran ahlakının tüm dünyaya
yayılmasının ne kadar kolay olacağını göstermektedir. Zaten tabandan bir hazırlık
başlamıştır bile. İslam'ın tüm dünyada etkin din olmasına çok az bir zaman kalmıştır.
Birer birer Allah'a yönelen insanlar Allah'ın "dimdik ayakta duran
din"i olan İslam'a döneceklerdir. Nitekim Kuran'da tüm insanların İslam'ı
yaşamaya uygun bir fıtratta (yapıda) yaratıldıkları haber verilmiştir:
Öyleyse
sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına
çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme
yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
(Rum Suresi, 30)
Bu gelişmeler tüm dünya insanlarına bir teşvik
ve Müslümanlara da bir müjde niteliğindedir. Ayrıca Allah'ın kulları için seçip
beğendiği dinini yeryüzünde etkin kılacağı vaadinin yakınlaşmasının da birer
alametidir. Allah Nur Suresi'nin 55. ayetinde bu vaadini şöyle bildirmiştir:
Allah,
içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz
onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da
yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği
dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından
sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana
hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır.
(Nur Suresi, 55)
Allah'ın izniyle 21. yüzyıl Allah'a dönüşün
artacağı ve Kuran ahlakının tüm dünyayı saracağı bir dönem olacaktır.
EVRİM YANILGISI
Darwinizm yani evrim teorisi yaratılış gerçeğini
reddetmek maksadıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir
safsatadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerden tesadüflerle
oluştuğunu iddia eden bu teori, evrenin Allah tarafından yaratılmış olduğunun
ortaya çıkmasıyla, aslında yıkılmış durumdadır. Evreni yaratan ve en ince ayrıntısına
kadar düzenleyen Allah'tır. O halde canlıların Allah tarafından yaratılmadıklarını,
tesadüflerin ürünü olduklarını savunan evrim teorisinin de doğru olması mümkün
değildir.
Nitekim evrim teorisini incelediğimizde,
gerçekten bu teorinin bilimsel bulgular tarafından reddedildiğini görürüz. Canlılıkta
var olan tasarım, cansız dünyadaki tasarımdan daha da kompleks ve çarpıcıdır.
Örneğin cansız dünyada atomların ne kadar hassas dengelerle düzenlendiklerini
inceleyebiliriz, dahası canlı dünyada bu atomların ne denli karmaşık tasarımlarla
bir araya getirildiklerini, bunlar kullanılarak yapılan protein, enzim ve hücre
gibi yapıların ne denli olağanüstü mekanizmalar olduklarını gözlemleyebiliriz.
İşte canlılıktaki bu olağanüstü tasarım, 20.
yüzyılın sonunda Darwinizm'i geçersiz kılmış durumdadır.
Bu konuyu diğer bazı çalışmalarımızda çok
ayrıntılı olarak ele aldık ve almaya devam ediyoruz. Ancak önemi açısından
burada da özetlemekte yarar vardır.
Darwin'i Yıkan Zorluklar
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar
uzanan bir öğreti olmasına karşın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı.
Teoriyi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Charles Darwin'in
1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya
üzerindeki farklı canlı türlerinin Allah tarafından ayrı ayrı yaratıldıklarına
karşı çıkıyordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve
zaman içinde küçük değişimlerle farklılaşmışlardı.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel
bulguya dayanmıyordu; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir "mantık
yürütme" idi. Hatta, Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları"
başlıklı uzun bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli soru karşısında
açık veriyordu.
Darwin, teorisinin önündeki zorlukların gelişen
bilim tarafından aşılacağını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendireceğini
umuyordu. Bunu kitabında sık sık belirtmişti. Ancak gelişen bilim, Darwin'in
umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.
Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisi,
üç temel başlıkta incelenebilir:
1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl
ortaya çıktığını asla açıklayamamaktadır.
2) Teorinin öne sürdüğü "evrim
mekanizmaları"nın, gerçekte evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu
gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin
öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.
Bu bölümde, bu üç temel başlığı ana hatları
ile inceleyeceğiz.
Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni
Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan
yaklaşık 3.8 milyar yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden
geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca
kompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür bir evrim gerçekleşmişse
neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bulunamadığı, teorinin açıklayamadığı
sorulardır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı
üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıştır?
Evrim teorisi, yaratılışı reddettiği, hiçbir
doğaüstü müdahaleyi kabul etmediği için, o "ilk hücre"nin, hiçbir
tasarım, plan ve düzenleme olmadan, doğa kanunları içinde rastlantısal olarak
meydana geldiğini iddia eder. Yani teoriye göre, cansız madde tesadüfler
sonucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmış olmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel
biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır.
"Hayat Hayattan Gelir"
Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan
hiç söz etmemişti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok
basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'dan beri inanılan
"spontane jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfen
biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde
böceklerin yemek artıklarından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşünceydi.
Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli bir paçavranın
üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğinde bu karışımdan farelerin oluşacağı
sanılmıştı.
Etlerin kurtlanması da hayatın cansız
maddelerden türeyebildiğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı
ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sineklerin
getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.
Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdığı
dönemde ise, bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim dünyasında
yaygın bir kabul görüyordu.
Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş
yıl sonra, ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan bu inancı
kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve deneyler sonucunda vardığı
sonucu şöyle özetlemişti: "Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası
artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."78
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün
bulgularına karşı uzun süre direndiler. Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin
karmaşık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabileceği iddiasının
geçersizliği daha da açık hale geldi.
20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar
20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele
alan ilk evrimci, ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda
ortaya attığı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebileceğini
ispat etmeye çalıştı. Ancak bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin
şu itirafı yapmak zorunda kalacaktı: "Maalesef hücrenin kökeni, evrim
teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı oluşturmaktadır."79
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın
kökeni konusunu çözüme kavuşturacak deneyler yapmaya çalıştılar. Bu deneylerin
en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından 1953 yılında düzenlendi.
Miller, ilkel dünya atmosferinde olduğunu iddia ettiği gazları bir deney düzeneğinde
birleştirerek ve bu karışıma enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılan
birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi.
O yıllarda evrim adına önemli bir aşama gibi
tanıtılan bu deneyin geçerli olmadığı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek
dünya koşullarından çok farklı olduğu, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.80
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in
kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti.81
Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20.
yüzyıl boyunca yürütülen tüm evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı. San
Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci Earth
dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede bu gerçeği şöyle kabul eder:
"Bugün, 20. yüzyılı
geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdiğimizde sahip olduğumuz en büyük
çözülmemiş problemle karşı karşıyayız: Hayat yeryüzünde nasıl başladı? "82
Hayatın Kompleks Yapısı
Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu
denli büyük bir açmaza girmesinin başlıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların
bile inanılmaz derecede karmaşık yapılara sahip olmasıdır. Canlı hücresi,
insanoğlunun yaptığı bütün teknolojik ürünlerden daha karmaşıktır. Öyle ki
bugün dünyanın en gelişmiş laboratuvarlarında bile cansız maddeler bir araya
getirilerek canlı bir hücre üretilememektedir.
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken şartlar,
asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taşı
olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik
ortalama bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den
küçük olasılıklar pratik olarak "imkansız" sayılırlar.
Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve genetik
bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankasıdır. İnsan DNA'sının
içerdiği bilginin, eğer kağıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan oluşan 900
ciltlik bir kütüphane oluşturacağı hesaplanmaktadır.
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır:
DNA, yalnız birtakım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile eşlenebilir.
Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir.
Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de
aynı anda var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu
senaryosunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü
evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific
American dergisinin Ekim 1994 tarihli sayısında bu
gerçeği şöyle itiraf eder:
"Son derece
kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı
yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır.
Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla
insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı
sonucuna varmak zorunda kalmaktadır. "83
Kuşkusuz eğer hayatın doğal etkenlerle
ortaya çıkması imkansız ise, bu durumda hayatın doğaüstü bir biçimde
"yaratıldığını" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı yaratılışı
reddetmek olan evrim teorisini açıkça geçersiz kılmaktadır.
Evrimin Hayali Mekanizmaları
Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci
büyük nokta, teorinin "evrim mekanizmaları" olarak öne sürdüğü iki
kavramın da gerçekte hiçbir evrimleştirici güce sahip olmadığının anlaşılmış
olmasıdır.
Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını tamamen
"doğal seleksiyon" mekanizmasına bağlamıştı. Bu mekanizmaya verdiği
önem, kitabının isminden de açıkça anlaşılıyordu: Türlerin Kökeni, Doğal
Seleksiyon Yoluyla...
Doğal seleksiyon, doğal seçme demektir. Doğadaki yaşam
mücadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalacağı düşüncesine
dayanır. Örneğin yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik
sürüsünde, daha hızlı koşabilen geyikler hayatta kalacaktır. Böylece geyik
sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerden oluşacaktır. Ama elbette bu mekanizma,
geyikleri evrimleştirmez, onları başka bir canlı türüne, örneğin atlara dönüştürmez.
Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması
hiçbir evrimleştirici güce sahip değildir. Darwin de bu gerçeğin farkındaydı ve
Türlerin Kökeni adlı kitabında "Faydalı değişiklikler oluşmadığı
sürece doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz" demek zorunda kalmıştı.84
Lamarck'ın Etkisi
Peki bu "faydalı değişiklikler"
nasıl oluşabilirdi? Darwin, kendi döneminin ilkel bilim anlayışı içinde, bu
soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya çalışmıştı. Darwin'den önce yaşamış olan
Fransız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaşamları sırasında geçirdikleri
fiziksel değişiklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesilden nesile biriken bu
özellikler sonucunda yeni türler ortaya çıkıyordu. Örneğin Lamarck'a göre
zürafalar ceylanlardan türemişlerdi, yüksek ağaçların yapraklarını yemek için
çabalarken nesilden nesile boyunları uzamıştı.
Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Kökeni adlı kitabında,
yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla balinalara dönüştüğünü
iddia etmişti.85
Ama Mendel'in keşfettiği ve 20. yüzyılda
gelişen genetik bilimiyle kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin
sonraki nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal
seleksiyon "tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma
olarak kalmış oluyordu.
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar
Darwinistler ise
bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'ların
sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi, ya da daha yaygın ismiyle
Neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyonun yanına
"faydalı değişiklik sebebi" olarak mutasyonları, yani canlıların
genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluşan
bozulmaları ekledi.
Bugün de hala dünyada evrim adına geçerliliğini
koruyan model Neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı
türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks
organlarının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir
süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık
bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her
zaman için canlılara zarar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks
bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etki
ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
"Mutasyonlar
küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi
ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme
meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir
organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır
ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rastgele bir değişim kol
saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi
ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım
getirir."86
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi
geliştiren mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu
görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak
gösterdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan
bir genetik olaydır. (İnsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de
kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması"
olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına
hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim
mekanizması" olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığına göre
de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.
Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok
Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmış
olmadığının en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.
Evrim teorisine göre bütün canlılar
birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine
dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm
yüz milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe
ilerlemiştir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci
içinde sayısız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini hala
taşımalarına rağmen, bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı
balık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken,
bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır.
Bunlar, bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar
olmalıdır. Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu teorik yaratıklara
"ara-geçiş formu" adını verirler.
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa
bunların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması
gerekir. Ve bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında
rastlanması gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde bunu şöyle açıklamıştır:
"Eğer teorim doğruysa,
türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır...
Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında
bulunabilir."87
Darwin'in Yıkılan Umutları
Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın
dört bir yanında hummalı fosil araştırmaları yapıldığı halde bu ara geçiş
formlarına rastlanamamıştır. Yapılan kazılarda ve araştırmalarda elde edilen
bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde
birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermiştir.
Ünlü İngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager,
bir evrimci olmasına karşın bu gerçeği şöyle itiraf eder:
"Sorunumuz şudur:
Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler ya da sınıflar
seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız; kademeli evrimle
gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar görürüz."88
Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri,
aralarında hiçbir geçiş formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar.
Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türlerinin yaratıldıklarını
gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden evrimleştiği
hiçbir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıklaması,
o türün yaratılmış olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma
tarafından da kabul edilir:
Yaratılış ve evrim, yaşayan
canlıların kökeni hakkında yapılabilecek yegane iki açıklamadır. Canlılar dünya
üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da
böyle olmamıştır. Eğer böyle olmadıysa, bir değişim süreci sayesinde
kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmiş
olmalıdırlar. Ama eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmışlarsa, o
halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafından yaratılmış olmaları gerekir.89
Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz
ve mükemmel bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin
kökeni", Darwin'in sandığının aksine, evrim değil yaratılıştır.
İnsanın Evrimi Masalı
Evrim teorisini savunanların en çok gündeme
getirdikleri konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün
yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldiğini varsayar. 4-5
milyon yıl önce başladığı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında
bazı "ara form"ların yaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali
olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:
1—
Australopithecus
2— Homo habilis
3— Homo erectus
4— Homo sapiens
Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu
atalarına "güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus"
ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka
bir şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi İngiltere
ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde
yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmiş
bir maymun türüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşımadıklarını
göstermiştir.90
İnsan evriminin bir sonraki safhasını da
evrimciler, "homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre
homo serisindeki canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir.
Evrimciler, bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir
evrim şeması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sınıfların
arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlanamamıştır. Evrim teorisinin
20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr, "Homo
sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder.91
Evrimciler "Australopithecus > Homo
habilis > Homo erectus > Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu
türlerin her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa
paleoantropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo
erectus'un dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.92
Dahası Homo erectus sınıflamasına ait
insanların bir bölümü çok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens
neandertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynı ortamda yan
yana bulunmuşlardır.93
Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin
ataları oldukları iddiasının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard
Üniversitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci
olmasına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkmazı şöyle açıklar:
"Eğer birbiri ile paralel bir biçimde
yaşayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza
ne oldu? Açıktır ki bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle
karşılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler."94
Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında
yer alan hayali birtakım "yarı maymun, yarı insan" canlıların
çizimleriyle, yani sırf propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir
masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle
Australopithecus fosilleri üzerinde 15 yıl araştırma yapan İngiltere'nin en
ünlü ve saygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasına rağmen,
ortada maymunsu canlılardan insana uzanan gerçek bir soy ağacı olmadığı
sonucuna varmıştır.
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim
skalası" yapmıştır. Bilimsel olarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim
dışı olarak kabul ettiği bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur.
Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere
dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji
bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en
"bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı
his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın
evrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:
"Objektif gerçekliğin
alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayılan bu alanlara—yani duyum
ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin yorumlanmasına—girdiğimizde, evrim
teorisine inanan bir kimse için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki
teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı anda
kabul etmeleri bile mümkündür."95
İşte insanın evrimi masalı da, teorilerine
körü körüne inanan birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir
biçimde yorumlamalarından ibarettir.
Göz ve Kulaktaki Teknoloji
Evrim teorisinin
kesinlikle açıklama getiremeyeceği bir diğer konu ise göz
ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "nasıl
görürüz" sorusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ışınlar gözde
retinaya ters olarak düşerler. Bu ışınlar, buradaki hücreler tarafından
elektrik sinyallerine dönüştürülür ve beynin arka kısmındaki görme merkezi
denilen küçücük bir noktaya ulaşırlar. Bu elektrik sinyalleri bir dizi işlemden
sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra şimdi
düşünelim:
Beyin ışığa kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır,
ışık beynin bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık,
ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar karanlık bir
yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı
seyretmektesiniz.
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir
görüntüdür ki 21. yüzyıl teknolojisi bile bu netliği her türlü imkana rağmen sağlayamamıştır.
Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın, sonra başınızı
kaldırın ve çevrenize bakın. Bu gördüğünüz netlikte ve kalitedeki bir görüntüyü
başka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın bir
numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı dahi
veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun
için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araştırmalar yapılmakta, planlar ve
tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekranına bakın, bir de şu anda
elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite farkı olduğunu
göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa
siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
Uzun yıllardır, onbinlerce mühendis üç
boyutlu TV yapmaya, gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktalar. Evet üç
boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç
boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha
bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü
kadar net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka
görüntü kaybı meydana gelir.
İşte evrimciler, bu kaliteli ve net
görüntüyü oluşturan mekanizmanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi
biri size, odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar biraraya
geldiler ve bu görüntü oluşturan aleti meydana getirdiler dese ne düşünürsünüz?
Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?
Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir
görüntüyü oluşturan alet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü
görüntünün de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de
geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp
orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa
aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne
gönderir. Aynen görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde
gerçekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin ışık gibi sese
de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa
beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Ses
geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir
ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin
içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu
görülecektir.
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle
teknoloji nasıl kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır
sürdürülmektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet,
sesi algılayan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm
teknolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen kulağın
oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır. En büyük müzik sistemi
şirketinin ürettiği en kaliteli müzik setini düşünün. Sesi kaydettiğinde
mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya
müzik setini açtığınızda daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız.
Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve
kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik setinde olduğu gibi cızırtılı
veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu
durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyledir.
Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir
görüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı
olamamıştır.
Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların
ötesinde çok daha büyük bir gerçek daha vardır.
Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?
Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı
seyreden, senfonileri, kuşların cıvıltılarını
dinleyen, gülü koklayan kimdir?
İnsanın gözlerinden, kulaklarından,
burnundan gelen uyarılar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji,
fizyoloji veya biyokimya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna
dair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli gerçeğe hiçbir
yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve
his olarak algılayan kimdir? Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan
tüm bunları algılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?
Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ
tabakası ve sinir hücrelerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden
ibaret olduğunu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap
verememektedirler.
Çünkü bu şuur, Allah'ın yaratmış olduğu
ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç
duymaz. Bunların da ötesinde düşünmek için
beyne ihtiyaç duymaz.
Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın,
beynin içindeki birkaç santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç
boyutlu, renkli, gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran Yüce Allah'ı düşünüp, O'ndan
korkup, O'na sığınması gerekir.
Materyalist Bir İnanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim
teorisinin bilimsel bulgularla açıkça çelişen bir iddia olduğunu
göstermektedir. Teorinin hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır,
öne sürdüğü evrim mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur ve
fosiller teorinin gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını göstermektedir. Bu
durumda, elbette, evrim teorisinin bilime aykırı bir düşünce olarak bir kenara
atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek
çok düşünce, bilimin gündeminden çıkarılmıştır.
Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündeminde
tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinin eleştirilmesini "bilime saldırı"
olarak göstermeye bile çalışmaktadırlar. Peki neden?...
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı
çevreler için, kendisinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanış oluşudur.
Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne bağlıdırlar ve Darwinizm'i de doğaya
getirilebilecek yegane materyalist açıklama olduğu için benimsemektedirler.
Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard
Üniversitesi'nden ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci
olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adamı" olduğunu
şöyle itiraf etmektedir:
"Bizim
materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış)
bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey,
bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan 'a priori' bağlılığımız
nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve
kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir
açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz."96
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist
felsefeye bağlılık uğruna yaşatılan bir dogma olduğunun açık ifadeleridir. Bu
dogma, maddeden başka hiçbir varlık olmadığını varsayar. Bu nedenle de cansız,
bilinçsiz maddenin, hayatı yarattığına inanır. Milyonlarca farklı canlı
türünün; örneğin kuşların, balıkların, zürafaların, kaplanların, böceklerin, ağaçların,
çiçeklerin, balinaların ve insanların maddenin kendi içindeki etkileşimlerle,
yani yağan yağmurla, çakan şimşekle, cansız maddenin içinden oluştuğunu kabul
eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama
Darwinistler, "İlahi bir açıklamanın sahneye girmemesi" için, bu
kabulü savunmaya devam etmektedirler.
Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı
ile bakmayan herkes ise, şu açık gerçeği görecektir: Tüm canlılar, üstün bir
güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcı'nın eseridirler. Yaratıcı, tüm
evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canlıları da
yaratıp şekillendiren Allah'tır.
NOTLAR
1 Hürriyet
Gazetesi, 27 Haziran 2000
2
http://dev.celebsites.com/denzelwashington/; Weekend Conversation with Denzel
Washington, 12 Aralik 1999
3 Ahmet Altun, Zaman Gazetesi, Dünya İslam'a
Kosuyor, Fikir Platformu, 05.01.2000
4http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=aC4JJKdJ&atmo=rrrrrrrq&pg=/et/98/9/12/wcli512.html
5 Akşam Gazetesi 20 Aralık 1998
6 Hürriyet
Gazetesi, 8 Ocak 2000
7 Milliyet
Gazetesi, 12 Ocak 2000
8 Hürriyet
Gazetesi, 27 Haziran 2000
9 Akşam Gazetesi, 29 Aralık 2000
10 Hürriyet Gazetesi, 28 Aralık 2000
11
http://www.cnn.com/2001/ALLPOLITICS/stories/01/18/clinton.farewell/index.html
12
http://www.mtv.com
13
http://usinfo.state.gov/usa/islam/s122000.htm
14
http://web1.tusco.net/ourlady/bush.htm
15
http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=aC4JJKdJ&atmo=rrrrrrrq&pg
=/et/00/8/4/wrep504.html
16 CNN Türk
Televizyonu, 20 Ocak 2001
17
http://www.georgebush2000.com/
18
http://www.geocities.com/CapitolHill/3750/religion.htm
19
http://christianity.about.com/religion/christianity/library/weekly/aa082100.htm?rnk=r1&terms
=Bringing+God+Back+to+School+
20 NewYork Post Gazetesi, 5 Kasım 1999
21 NewYork Times
Gazetesi, 29 Ekim 2000
22 Sabah
Gazetesi, 31 Ocak 2001
23
http://www.christianity.com/CC/article/1,1183,PTID2546|CHID|CIID133310,00.html
24 http://www.georgewbush.com/News/speeches/110299_education.html
25 Hürriyet
Gazetesi, 11 Mart 2000
26 Sabah
Gazetesi, 30 Mart 2000
27 Hürriyet
Gazetesi 11 Ocak 2001
28 Hürriyet
Gazetesi, 12 Ocak 2001
29 The Islamic Bulletin, Vol. IX, no. 20, Ağustos 2000, s. 4
30 Aksiyon Dergisi, 31 Nisan - 5 Mayıs 1997
31
http://www.telegraph.co.uk:80/et?ac=004209710555050&rtmo=gjYnNnGu&atmo=rrrrrrrq&pg
=/et/98/1/31/wgod31.html
32
http://www.findarticles.com/cf_0/m1058/21_117/63904085/p2/article.jhtml?term=
33
http://www.findarticles.com/m1058/21_117/63904085/p1/article.jhtml
34 Newsweek
Dergisi , 8 Ocak 2001, s. 50-51
35
http://mrshowbiz.go.com/news/Todays_Stories/970411/4_11_97_3vandamme.html
36
http://www.youmagazine.com/celebrities_index.html
37 http://people.aol.com/people/pprofiles/kdouglas/archives/archive1.html
38
http://dev.celebsites.com/denzelwashington/
(McCalls, Temmuz 2000 röportajı)
39
http://dev.celebsites.com/denzelwashington/ (Weekend Conversation with Denzel Washington,
12 Aralık 1999)
40 http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Tv_and_Movies/Washington.html
41
http://us.imdb.com/NewsFeatures/denzelwashington
42 CNBC-e
televizyonu
43
http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Tv_and_Movies/Renee_Russo.html
44 Sabah
Gazetesi, Pazar Eki, 14 Ocak 2001
45
www.sinemafanatik.com
46
http://www.planetkilmer.com/movies/poe/cs_sentinel/3.html
47
http://www.tfccs.com/GV/CSPS/SENT/Sentinel028_00.html
48
http://www.starpulse.com/cgi-bin/SPClick.exe?CID=2164701&SID=1012007&RID=4102&Site_id=682634556&url=http://sooma.net/mel/archives.html&argc=&action=click&nav=Actors>G>Gibson,_Mel>Interviews
49
http://www.livingdharma.org/Real.World.Buddhism/S.Stone-BuddhismPractice.html
50
http://www.sinemafanatik.com
51
http://www.starpulse.com/cgi-bin/SPClick.exe?CID=2164701&SID=7303818&RID=4102&Site_id=235127152&url=http://www.time.com/time/magazine/1997/dom/971013/box2.html&argc=&action=click&nav=Actors>P>Pitt,_Brad>Interviews
52 J-14 Magazine,
Ocak 2001, s. 10
53http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/f/fugees990527.html
54
http://www.anglicanmediasydney.asn.au/cul/LaurynHill.htm; The Miseducation of
Lauryn Hill (Columbia/Ruffhouse, 1998) reviewed by Jeremy Halcrow, The 1999
Grammy Award Television Broadcast
55
http://www.hisp.com/mar96/santana.html
56
http://www.jessicasimpson.com/index2.html
57 Time
International Magazine, sayi. 45, 9 Kasim 1992, s. 57
58 Radikal Gazetesi, 22 Aralık 2000
59
http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/m/masefeature99_2.html
60
http://www.mariahcarey.org/reading/quotes.shtml
61
http://www.mtv.com
62
http://people.aol.com/people/where_now/0006/hammer.html
63
http://www.mtv.com/news/gallery/b/backstreet00_2/brian.html
64
http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Brian_Littrell.html
65
http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Brian_Littrell.html
66
http://www.amuznet.com/chat_ajmclean.asp
67
http://www.angelfire.com/az/destinypower/story.html
68
http://www.angelfire.com/az/destinypower/story.html
69 http://www.nsync.com/upclose/lance.html;
http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/
Music/Lance_Bass.html
70
http://chat.yahoo.com/c/events/transcripts/music/nsync990222.html
71
http://www.mtv.com/sendme.tin?page=http://www.mtv.com/news/gallery/s/shyne00/index3.
html
72
http://www.geocities.com/Heartland/Bluffs/1125/Music/Aretha_Franklin.html
73 Life Magazine, Aralık 1998, s. 63
74 Life Magazine, Aralık 1998, s. 66
75
http://www.telegraph.co.uk/et?ac=004209710555050&rtmo=qxMJees9&atmo=rrrrrrrq&pg=/et/
97/12/23/wgod23.html
76
http://www.internetbookinfo.com/ibic/include/whatsnew98/msg00368.html;
Evangelical Press News Service
77 Newsweek
Magazine, Science Finds God, 1998, s. 44
78 Sidney Fox,
Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel
Dekker, 1977. s. 2
79 Alexander I.
Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint),
s.196
80 "New
Evidence on Evolution of Early Atmosphere and
Life", Bulletin of the American Meteorological Society, cilt 63, Kasım
1982, s. 1328-1330.
81 Stanley
Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis
of Small Molecules, 1986, s. 7
82 Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40
83 Leslie E.
Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific American, cilt 271, Ekim 1994,
s. 78
84 Charles
Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard
University Press, 1964, s. 189
85 Charles
Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard
University Press, 1964, s. 184.
86 B. G.
Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988.
87 Charles
Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard
University Press, 1964, s. 179
88 Derek A. Ager,
"The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British
Geological Association, cilt 87, 1976, s. 133
89 Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New
York: Pantheon Books, 1983. s. 197
90 Solly
Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, ss.
75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Australopithecines in Human
Evolution: Grounds for Doubt", Nature, cilt 258, s. 389
91 J. Rennie,
"Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr",
Scientific American, Aralık 1992
92 Alan Walker,
Science, vol. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed.,
New York: J. B. Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, vol.
3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272
93 Time, Kasım 1996
94 S. J. Gould,
Natural History, vol. 85, 1976, s. 30
95 Solly
Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s.
19
96 Richard
Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Books, 9
Ocak, 1997, s. 28.